TENBİH
Medeniyetten istifam, sizi düşündürecek. Evet böyle istibdad ve sefahet ve zilletle memzuç medeniyete, bedevîyeti tercih ediyorum. Bu medeniyet, eşhası fakir ve sefih ve ahlâksız eder. Fakat hakikî medeniyet nev'-i insaniyetin terakki ve tekemmülüne ve mahiyet-i nev'iyesinin kuvveden fiile çıkmasına hizmet eder. Bu nokta-i nazardan medeniyeti istememek, insaniyeti istememektir.
Hem de mânâ-yı meşrutiyete ibtila ve muhabbetimin sebebi budur ki: Asya ve Âlem-i İslâmiyetin istikbalde firdevs-i terakkisinin birinci kapısı, meşrutiyet ve hürriyettir. Ve tali' ve taht ve baht-ı İslâm'ın anahtarı da meşrutiyetteki şûradır. Zîrâ şimdiye kadar üçyüz milyon İslâm, ecanibin istibdad-ı manevîsi altında eziliyordu. Şimdi hâkimiyet-i millet, âlemde bahusus bundan sonra Asya'da hükümferma olduğu halde herbir ferd-i müslüman, hâkimiyetin bir cüz-ü hakikîsine mâlik olur. Ve hürriyet, üçyüz milyon İslâmı esaretten halâs etmeğe bir çare-i yegânedir. Farz-ı muhal olarak burada yirmi milyon nüfus, tesis-i hürriyette çok zarardîde olsalar da, feda olsunlar. Yirmiyi verir, üçyüzü alırız.
Diriğa!. Bizdeki anasır, hava gibi muhtelittir. Su gibi mümteziç olmamış. İnşâallah elektrik-i hakâik-i İslâmiyetle imtizaç ederek, ziya-yı maarif ve hararetiyle kuvvet tevlid ederek, bir mizac-ı mutedile-i adalet vücûda gelecektir.
Yaşasın meşrutiyet-i meşrua!.. Sağ olsun hakikat-ı Şeriatın terbiyesinden çıkan neyyir-i hürriyet!..
{(*) Senin bu siyasî ümidlerin şimdiye kadar boşa çıktı. İnşaallah başka surette zuhur eder. -Müellif-}
İstibdadın Garibüzzamanı...
Meşrutiyetin Bediüzzamanı...
Şimdikinin de Bid'atüzzamanı...
Said-i Kürdî
Medeniyetten istifam, sizi düşündürecek. Evet böyle istibdad ve sefahet ve zilletle memzuç medeniyete, bedevîyeti tercih ediyorum. Bu medeniyet, eşhası fakir ve sefih ve ahlâksız eder. Fakat hakikî medeniyet nev'-i insaniyetin terakki ve tekemmülüne ve mahiyet-i nev'iyesinin kuvveden fiile çıkmasına hizmet eder. Bu nokta-i nazardan medeniyeti istememek, insaniyeti istememektir.
Hem de mânâ-yı meşrutiyete ibtila ve muhabbetimin sebebi budur ki: Asya ve Âlem-i İslâmiyetin istikbalde firdevs-i terakkisinin birinci kapısı, meşrutiyet ve hürriyettir. Ve tali' ve taht ve baht-ı İslâm'ın anahtarı da meşrutiyetteki şûradır. Zîrâ şimdiye kadar üçyüz milyon İslâm, ecanibin istibdad-ı manevîsi altında eziliyordu. Şimdi hâkimiyet-i millet, âlemde bahusus bundan sonra Asya'da hükümferma olduğu halde herbir ferd-i müslüman, hâkimiyetin bir cüz-ü hakikîsine mâlik olur. Ve hürriyet, üçyüz milyon İslâmı esaretten halâs etmeğe bir çare-i yegânedir. Farz-ı muhal olarak burada yirmi milyon nüfus, tesis-i hürriyette çok zarardîde olsalar da, feda olsunlar. Yirmiyi verir, üçyüzü alırız.
Diriğa!. Bizdeki anasır, hava gibi muhtelittir. Su gibi mümteziç olmamış. İnşâallah elektrik-i hakâik-i İslâmiyetle imtizaç ederek, ziya-yı maarif ve hararetiyle kuvvet tevlid ederek, bir mizac-ı mutedile-i adalet vücûda gelecektir.
Yaşasın meşrutiyet-i meşrua!.. Sağ olsun hakikat-ı Şeriatın terbiyesinden çıkan neyyir-i hürriyet!..
{(*) Senin bu siyasî ümidlerin şimdiye kadar boşa çıktı. İnşaallah başka surette zuhur eder. -Müellif-}
İstibdadın Garibüzzamanı...
Meşrutiyetin Bediüzzamanı...
Şimdikinin de Bid'atüzzamanı...
Said-i Kürdî
Yükleniyor...