manevî hâkim; ve beşeri dünyevî ve uhrevî saadete sevkedecek yalnız İslâmiyettir ve İslâmiyete inkılab etmiş ve hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak İsevîlerin hakikî dinidir ki Kur'ân'a tâbi olur, ittifak eder.
İkinci Cihet:
Yani maddeten İslâmiyet'in terakkisinin kuvvetli sebebleri gösteriyor ki; İslâmiyet maddeten dahi istikbale hükmedecek. Birinci Cihet, maneviyat cihetinde terakkiyatı isbat ettiği gibi; bu İkinci Cihet dahi maddî terakkiyatını ve istikbaldeki hâkimiyetini kuvvetli gösteriyor. Çünki Âlem-i İslâm'ın şahs-ı manevîsinin kalbinde, gayet kuvvetli ve kırılmaz beş kuvvet içtimâ ve imtizac edip yerleşmiş.
{(HAŞİYE) Evet Kur'anın üstadiyetinden ve dersinin işaratından fehmediyoruz ki: Kur'an mu'cizat-ı enbiyayı zikretmesiyle; beşerin istikbalde o mu'cizatın nazirelerini terakki ile vücûda gelmesine beşere ders verip teşvik ediyor: "Haydi çalış, bu mu'cizatın nümunelerini göster. Süleyman Aleyhisselâm gibi iki aylık yolu bir günde git! İsa Aleyhisselâm gibi en dehşetli hastalığın tedavisine çalış! Hazret-i Musa'nın asâsı gibi taştan âb-ı hayatı çıkar, beşeri susuzluktan kurtar! İbrahim Aleyhisselâm gibi ateş seni yakmayacak maddeleri bul, giy! Bazı enbiyalar gibi şark ve garbda en uzak sesleri, suretleri işit, gör! Davud Aleyhisselâm gibi demiri hamur gibi yumuşat, beşerin bütün san'atına medar olmak için demiri balmumu gibi yap! Yusuf Aleyhisselâm ve Nuh Aleyhisselâm'ın birer mu'cizesi olan saat ve gemiden nasıl çok istifade ettiğiniz gibi, sair enbiyanın size ders verdiği mu'cizelerden dahi o saat ve sefine gibi istifade ediniz, taklidlerini yapınız." İşte buna kıyasen Kur'anın, her cihetle beşeri maddî-manevî terakkiyata sevk etmek için ders veriyor, üstad-ı küll olduğunu isbat ediyor. -Müellif-}
Birincisi:
Bütün kemâlâtın üstadı ve üçyüz yetmiş milyon nefisleri birtek nefis hükmüne getirebilen hakikî bir medeniyetle ve müsbet ve doğru fenlerle teçhiz edilmiş olan ve hiç bir kuvvet onu kıramayacak bir mahiyette bulunan hakikat-ı İslâmiyettir.
İkinci Kuvvet:
Medeniyet ve san'atın hakikî üstadı ve vesilelerin ve mebadîlerin tekemmülüyle cihazlanmış olan şedid bir ihtiyaç ve belimizi kıran tam bir fakr, öyle bir kuvvettir ki, susmaz ve kırılmaz.
Üçüncü Kuvvet:
Yüksek şeylere müsabaka suretinde beşere yüksek maksadları ders veren ve o yolda çalıştıran ve istibdadatı parça parça eden ve ulvî hisleri heyecana getiren ve gıbta ve hased ve kıskançlık ve rekabet ve tam uyanmakla ve müsabaka şevkiyle ve teceddüd meyli ile ve temeddün meyelanı ile teçhiz edilen üçüncü kuvvet, yalnız hürriyet-i
İkinci Cihet:
Yani maddeten İslâmiyet'in terakkisinin kuvvetli sebebleri gösteriyor ki; İslâmiyet maddeten dahi istikbale hükmedecek. Birinci Cihet, maneviyat cihetinde terakkiyatı isbat ettiği gibi; bu İkinci Cihet dahi maddî terakkiyatını ve istikbaldeki hâkimiyetini kuvvetli gösteriyor. Çünki Âlem-i İslâm'ın şahs-ı manevîsinin kalbinde, gayet kuvvetli ve kırılmaz beş kuvvet içtimâ ve imtizac edip yerleşmiş.
{(HAŞİYE) Evet Kur'anın üstadiyetinden ve dersinin işaratından fehmediyoruz ki: Kur'an mu'cizat-ı enbiyayı zikretmesiyle; beşerin istikbalde o mu'cizatın nazirelerini terakki ile vücûda gelmesine beşere ders verip teşvik ediyor: "Haydi çalış, bu mu'cizatın nümunelerini göster. Süleyman Aleyhisselâm gibi iki aylık yolu bir günde git! İsa Aleyhisselâm gibi en dehşetli hastalığın tedavisine çalış! Hazret-i Musa'nın asâsı gibi taştan âb-ı hayatı çıkar, beşeri susuzluktan kurtar! İbrahim Aleyhisselâm gibi ateş seni yakmayacak maddeleri bul, giy! Bazı enbiyalar gibi şark ve garbda en uzak sesleri, suretleri işit, gör! Davud Aleyhisselâm gibi demiri hamur gibi yumuşat, beşerin bütün san'atına medar olmak için demiri balmumu gibi yap! Yusuf Aleyhisselâm ve Nuh Aleyhisselâm'ın birer mu'cizesi olan saat ve gemiden nasıl çok istifade ettiğiniz gibi, sair enbiyanın size ders verdiği mu'cizelerden dahi o saat ve sefine gibi istifade ediniz, taklidlerini yapınız." İşte buna kıyasen Kur'anın, her cihetle beşeri maddî-manevî terakkiyata sevk etmek için ders veriyor, üstad-ı küll olduğunu isbat ediyor. -Müellif-}
Birincisi:
Bütün kemâlâtın üstadı ve üçyüz yetmiş milyon nefisleri birtek nefis hükmüne getirebilen hakikî bir medeniyetle ve müsbet ve doğru fenlerle teçhiz edilmiş olan ve hiç bir kuvvet onu kıramayacak bir mahiyette bulunan hakikat-ı İslâmiyettir.
İkinci Kuvvet:
Medeniyet ve san'atın hakikî üstadı ve vesilelerin ve mebadîlerin tekemmülüyle cihazlanmış olan şedid bir ihtiyaç ve belimizi kıran tam bir fakr, öyle bir kuvvettir ki, susmaz ve kırılmaz.
Üçüncü Kuvvet:
Yüksek şeylere müsabaka suretinde beşere yüksek maksadları ders veren ve o yolda çalıştıran ve istibdadatı parça parça eden ve ulvî hisleri heyecana getiren ve gıbta ve hased ve kıskançlık ve rekabet ve tam uyanmakla ve müsabaka şevkiyle ve teceddüd meyli ile ve temeddün meyelanı ile teçhiz edilen üçüncü kuvvet, yalnız hürriyet-i
Yükleniyor...