S- Ülemaya pek çok itab ettiler, hattâ...

C- Büyük, pek büyük bir insafsızlık!..

S- Neden?

C- Ademin kabahatını, vücûda vermek kadar ahmaklık.

S- Ne demek?

C- Bir zâtta ilim, adem-i hilim ile iktiranı cihetiyle, adem-i hilimden neş'et eden kabahatı ile ilmi mahkûm etmek ne derece eblehliktir; öyle de: İslâm'ın kudsiyetini daima telkin eden ve ahkâm-ı diniyeyi iktidarlarınca tebliğ eden ve şimdi millet-i İslâmiye mabeyninde en ziyade hürmet ve muhabbet ve merhamete müstehak olan bîçare ülemayı, zamana yakışacak ülemanın adem-i vücûdundan neş'et eden kabahatı ve günahı ile mahkûm etmek, o bîçarelere hamletmek, ahmaklık değildir de ya nedir?

Evet vücûdlarından zarar gelmemiş, istediğimiz ülemanın ademinden gelmiştir. Zîrâ zekiler galiben mektebe gittiler. Zenginler, medresenin maişetine tenezzül etmediler. Medrese de -intizam ve tefeyyüz ve mahreç bulunmadığından- zamana göre ülemayı yetiştiremedi. Sakın ülemaya buğzetmek, büyük bir hatardır.

{(**) Ey ehl-i medaris, me'yus olmayınız! Şimdi ilim ve fen hâkimdir. Her nev'iyle teali edecek. En a'lâsı en âlî tabakaya çıkacak. -Müellif-}

S- Niyeti hâlis olanlar azdır. Senin niyetin hâlis olsa muvaffak olacaksın, niyetine bak?

C- Lillahilhamd ve lâ fahr...

{(*) Şeyhin kerameti şeyhten rivayet; lâkin tahdis-i nimet dahi bir şükürdür. -Müellif-}

İhlas-ı niyeti ihlâl eden anasır-ı garaz olan neseb ve nesil ve tama' ve havf beni bilmiyorlar. Ben de onları tanımıyorum veya tanımak istemiyorum. Zîrâ meşhur bir nesebim yok ki, mazîsini muhafazaya çalışayım. Ben, Ebulâşey olduğumdan, bir neslim de yoktur ki, istikbalini temin edeyim. Öyle bir cünûnum var ki, Divan-ı Harb dehşet ve tahvifiyle tedavisine muktedir olamadı. Öyle bir cehaletim var ki, beni ümmî edip, dinar ve dirhemin nakşını okuyamıyorum...

Yükleniyor...