Zira i'lâ-yı kelimetullah şu zamanda maddeten terakkiye mütevakkıf olduğunu bilmeyen; ve dünya

مِنْ حَيْثُ هِىَ مَزْرَعَةُ اْلاٰخِرَةِ

cihetiyle kıymetini takdir etmeyen; ve kurûn-u vustâ ile kurûn-u uhranın ilcaâtını tefrik eylemeyen; ve birbirinden gayet uzak, biri mezmum ve biri memduh olan tahsil ve kesbde olan kanaatı ile, mahsul ve ücretteki kanaatı temyiz etmeyen; ve birbirinden nihayet derecede baîd, hattâ biri tenbelliğin ünvanı, diğeri hakikî ihlasın sadefi olan iki tevekkülü (ki biri, meşietin muktezası olan esbab arasındaki nizama karşı temerrüd hükmünde olan; tertib-i mukaddemattaki bir tevekkül-ü tenbelane.. Diğeri: İslâmiyetin muktezası olan; netice itibariyle gerdendade-i tevfik olarak vazife-i İlahiyeye karışmamakla terettüb-ü neticede mü'minane tevekküldür) ikisini birbiriyle iltibas eden ve "Ümmetî! Ümmetî!" sırrını teferrüs etmeyen ve

خَيْرُ النَّاسِ مَنْ يَنْفَعُ النَّاسَ

hikmetini anlamayan bazı (adamlar ve bilmeyen bir kısım) vaizlerdir ki, o meyelanı kırdılar; o şevki de söndürdüler.

İkinci Sebeb:

Biz, gayr-ı tabiî ve tenbelliğe müsaid ve gururu okşayan imaret maişetine el atıp, belamızı bulduk.

S- Nasıl?

C- Maişet için tarîk-i tabiî ve meşru' ve zîhayat; san'attır, zirâattır, ticarettir. Gayr-ı tabiî ise; memuriyet ve her nev'iyle imarettir. Bence imareti, ne nam ile olursa olsun, medar-ı maişet edenler bir nevi cerrar ve aceze ve seeledir. Fakat hilebaz kısmında...

Bence memuriyete veya imarete giren, yalnız hamiyet ve hizmet için girmelidir. Yoksa yalnız maişet ve menfaat için girse, bir nevi çingenelik eder.

{(*) Ey memurlar, Eski Said'in kırkbeş sene evvel söylediği bu sözünden gücenmeyiniz. -Müellif-}

İşte memuriyet filcümle ve askerlik bilcümle bizde olduğu için, servetimizi israf eline verip neslimizi etrafa saçıp zayi' ettik. Eğer öyle gitse idi, biz de elden giderdik. İşte onların asker olması, zarûrete yakın bir maslahat-ı mürseledir. Hem de mecburuz. Mesalih-i mürsele ise, İmam-ı Mâlik mezhebinde bir illet-i şer'iye olabilir.

Yükleniyor...