Sair nevilerdeki ferdlerin mâhiyeti cüz'î, kıymeti şahsî, nazarı mahdut, kemâli mahsur, lezzet ve elemi ânîdir. Beşerin ise mâhiyeti ulvî, kıymeti gâlî, nazarı âmm, kemâli hadsiz, lezzeti, elemi kısmen dâimîdir.
Öyle ise, çok nev'ilerde olan birer çeşit kıyamet-i mükerrere-i neviyede, insan için bir kıyamet-i şahsiyye-i umumîyeye remz vardır.
Beşinci Menba':
Beşerin cevher-i ruhundaki gayr-ı mahsur isti'dâdât ve o isti'dâdâtda mündemiç olan gayr-ı mahdut kabiliyât; ve o kabiliyâtdan neş'et eden hadsiz müyûlât; ve o müyulâtdan hâsıl olan lâyetenâhî âmâl; ve o âmalden tevellüd eden gayr-i mütenahî efkâr ve tasavvurât; şu âlem-i şehâdetin mâverâsında olan saadet-i ebediyeye elini uzatmış, medd-i nazar ederek o tarafa müteveccih olmuştur. Hatta ruhun bir şâir sanatkârı olan hasse-i hayale denilse: "Sana dünya bir milyon ömür ile verilecektir. Fakat sonun adem-i sırf, hiçlik olacaktır."
Hayal, derinden derine, -bunu alkışlamak yerine- teessüf edecektir. Bir hizmetkârı tatmin etmeyen şu dünya, sultan-ı ruhu nasıl tatmin edebilir? İşte hiç yalan söylemeyen fıtrattaki şu kat'î, şedid, sarsılmaz, meyl-i saadet-i ebediye; saadet-i ebediyenin tahakkukuna bir hads-i kat'î veriyor.
Altıncı Menba':
Errahmânirrahîm olan Sâni'-i Zülcelâl'in rahmetidir. Evet nimeti nimet eden, ni'meti nıkmetlikten halas eden; ve kâinatı firak-ı ebedîden hasıl olan vâveylâlardan kurtaran saadet-i ebediye, o rahmetin şe'nindendir ki beşerden esirgemesin. Zîrâ bütün nimetlerin reisi, re'si, neticesi olan saadet-i ebediye verilmezse, bütün nimetler nıkmetlere tahavvül eder. O tahavvül ise, bilbedahe ve bizzarûre ve umum kâinatın şehâdetiyle muhakkak olan Rahmet-i İlâhiyeyi inkâr etmek lâzım gelir. Halbuki rahmet, en vazıh ve güneşten daha parlak bir hakikattır.
Bak rahmetin cilvelerinden olan "Muhabbet ve Aşk ve Şefkat" nimetlerine dikkat et! Eğer firak-ı ebedî ve hicran-ı lâyezalîye incirar etse; görürsün ki, o muhabbet, en büyük musibet olur. Şefkat en büyük maraz olur. Akıl en büyük bela olur. Demek rahmet, rahmet olduğu için hicran-ı ebedîyi muhabbet-i hakikiyeye karşı çıkarmaz.
Yedinci Menba':
Kâinattaki bütün letaif, bütün mehasin, bütün kemâlât, bütün incizâbât ve iştiyâkât ve terehhumat birer mazmundur ki, Sâni'in lûtfu merhametinin, ihsan ve kereminin cilvelerini bizzarûre ve
Öyle ise, çok nev'ilerde olan birer çeşit kıyamet-i mükerrere-i neviyede, insan için bir kıyamet-i şahsiyye-i umumîyeye remz vardır.
Beşinci Menba':
Beşerin cevher-i ruhundaki gayr-ı mahsur isti'dâdât ve o isti'dâdâtda mündemiç olan gayr-ı mahdut kabiliyât; ve o kabiliyâtdan neş'et eden hadsiz müyûlât; ve o müyulâtdan hâsıl olan lâyetenâhî âmâl; ve o âmalden tevellüd eden gayr-i mütenahî efkâr ve tasavvurât; şu âlem-i şehâdetin mâverâsında olan saadet-i ebediyeye elini uzatmış, medd-i nazar ederek o tarafa müteveccih olmuştur. Hatta ruhun bir şâir sanatkârı olan hasse-i hayale denilse: "Sana dünya bir milyon ömür ile verilecektir. Fakat sonun adem-i sırf, hiçlik olacaktır."
Hayal, derinden derine, -bunu alkışlamak yerine- teessüf edecektir. Bir hizmetkârı tatmin etmeyen şu dünya, sultan-ı ruhu nasıl tatmin edebilir? İşte hiç yalan söylemeyen fıtrattaki şu kat'î, şedid, sarsılmaz, meyl-i saadet-i ebediye; saadet-i ebediyenin tahakkukuna bir hads-i kat'î veriyor.
Altıncı Menba':
Errahmânirrahîm olan Sâni'-i Zülcelâl'in rahmetidir. Evet nimeti nimet eden, ni'meti nıkmetlikten halas eden; ve kâinatı firak-ı ebedîden hasıl olan vâveylâlardan kurtaran saadet-i ebediye, o rahmetin şe'nindendir ki beşerden esirgemesin. Zîrâ bütün nimetlerin reisi, re'si, neticesi olan saadet-i ebediye verilmezse, bütün nimetler nıkmetlere tahavvül eder. O tahavvül ise, bilbedahe ve bizzarûre ve umum kâinatın şehâdetiyle muhakkak olan Rahmet-i İlâhiyeyi inkâr etmek lâzım gelir. Halbuki rahmet, en vazıh ve güneşten daha parlak bir hakikattır.
Bak rahmetin cilvelerinden olan "Muhabbet ve Aşk ve Şefkat" nimetlerine dikkat et! Eğer firak-ı ebedî ve hicran-ı lâyezalîye incirar etse; görürsün ki, o muhabbet, en büyük musibet olur. Şefkat en büyük maraz olur. Akıl en büyük bela olur. Demek rahmet, rahmet olduğu için hicran-ı ebedîyi muhabbet-i hakikiyeye karşı çıkarmaz.
Yedinci Menba':
Kâinattaki bütün letaif, bütün mehasin, bütün kemâlât, bütün incizâbât ve iştiyâkât ve terehhumat birer mazmundur ki, Sâni'in lûtfu merhametinin, ihsan ve kereminin cilvelerini bizzarûre ve
Yükleniyor...