İFADE-İ MERAM VE UZUNCA BİR MA'ZERET

Yâ-eyyühennazır! Hasenatı seyyiatına, sevabı hatasına tereccüh edenler mağfiret ve affa müstehaktırlar.

İşte iki inkılâb, beni iki te'lif-i müşevveşe mecbur etti. İki rıhlet dahi iki kitabı ilham ettirdi.

Şu eserlerden herbirisi Kürd olduğu gibi; aynı halde Türk, aynı vakitte Arabdır. Güya herbir eser, Arab abâsını iktisâ ve Türk pantolonu giymiş külâhlı bir Kürddür. Böyle acîbü'ş-şekil bir te'lif, te'lif kanununa muhalefetle muaheze olunmamak gerektir...

Evet benim hakkım sükût idi. Zîrâ âcizim. Bilirim, âsârım rağbete şâyan değildir. Fakat Sa'dî'nin:

غرض نقشيست كه ازما باز ماند ٭ كه هستيرا نمى يابم بقايى

olan matemâlûd ve hikmetâmiz kelamının verdiği himmet.. Hem de, benim gibi iktidarsızların mahcubiyetlerini izale ile, meydan-ı hamiyete çıkmağa cesâret vermek için nümûne-i imtisal olmağa olan arzu.. Hem de, eseri bizzat rağbete şâyan olmasa da, benim gibi me'mul olmayan birisinden küçük bir eser dahi, bir nev'i antikalık rağbetine şâyân olmasına olan ümîd; beni eser yazmağa cesaret vermişlerdir. Yoksa ben bilmez değilim ki: Eserlerim bâzen hem hakîkat-şiken, hem nazım-şiken, hem üslûb-şiken, hem hayal-şiken, hem hiss-şiken, hem ifrat-âlûddur. Lâkin ne yapayım başka türlü de olamazdı.

Zîrâ tam bir asrı bir seneye sığıştıran ve yedinci asırdan onüçüncü asra kadar benim gibi kurun-u vusta adamlarının hayalini yuvarlandırmakla; herbir asır bir hiss ve bir tesiri karıştırıp birinci eserimi ilham eden Temmuz'un inkılab-ı mes'ûdunun teşvikiyle, hem de bütün devâir ve tabakat-ı mütedahile-i mütesafileyi karıştıran; ve istibdadın tazyik-i mecnûnanesiyle vücûda atılan; ve doktorların tokadıyla ademden tımarhane kapısıyla dışarıya fırlayan "cinnet hâtıratı" olan eserimi tekmil edip, "İki Mekteb-i Musibetin Şehâdetnâmesi"ni ibraza beni mecbur eden Mart ve Mayıs meş'um ve müthiş olan ihtilâl ve inkılabının verdiği heyecan

Yükleniyor...