Ya eyyühel-hoto!
{(*) Hoto Kürdçede "bunak, kaba-gabî" gibi manalarda kullanılır.-Nâşir-}
Acaba senin zihn-i sakîminde belâgat o mudur ki, ezhanı tağlit ve efkârı teşviş ve muhitin müsaadesizliği ve zamanın adem-i i'dadından ezhan müstaid olmadıkları için ukûle tahmil edilmeyen şeyleri teklif etmektir? Kellâ!.
كَلِّمِ النَّاسَ عَلٰى قَدَرِ عُقُولِهِمْ
bir düstur-u hikmettir. İstersen mukaddemata müracaat et... Bahusus Birinci Mukaddeme'de iyi tefekkür et!..
İşte bazı zevahiri, delil-i aklînin hilafına göstermek olan Üçüncü Nokta'ya cevab:
Birinci Mukaddeme'de tedebbür et, sonra bunu da dinle ki; Şâri'in irşad-ı cumhurdan maksud-u aslîsi: İsbat-ı Sâni'-i Vâhid ve Nübüvvet ve Haşir ve Adalette münhasırdır. Öyle ise: Kur'ân'daki zikr-i ekvan, istitradî ve istidlal içindir. Cumhurun efhamına göre san'atta zahir olan nizam-ı bedi' ile nazzam-ı hakikî olan Sâni'-i Zülcelal'e istidlal etmek içindir. Halbuki san'atın eseri ve nizamı herşeyde tezahür eder. Keyfiyet-i teşekkül nasıl olursa olsun, maksad-ı asliye taalluk etmez.
Tenbih:
Mukarrerdir ki delil, müddeâdan evvel malûm olması gerektir. Bunun içindir ki; bazı nüsûs'un zevahiri, ittizah-ı delil ve isti'nas-ı efkâr için cumhurun mu'tekadat-ı hissiyelerine imale olunmuştur. Fakat delalet etmek için değildir. Zîrâ Kur'ân, âyâtının telâfifinde öyle emarât ve karaini nasbetmiştir ki; o sadeflerdeki cevahiri ve o zevahirdeki hakikatları ehl-i tahkika parmakla gösterir ve işaret eder.
Evet "Kelimetullah" olan Kitab-ı Mübin'in bazı âyâtı, bazısına müfessirdir. Yani bazı âyâtı, ahavatının mâ-fiz-zamirlerini izhar eder. Öyle ise bazıları diğer bir ba'za karine olabilir ki; mânâ-yı zahirî murad değildir.
Vehim ve Tenbih:
Eğer istidlal'in makamında denilse idi ki: "Elektriğin acaibi ve cazibe-i umumiyenin garaibi ve küre-i arzın yevmiye ve seneviye olan hareketi ve yetmişten ziyade olan anasırın imtizac-ı kimyeviyelerini ve şemsin istikrarıyla beraber, suriye olan hareketini nazara alınız, tâ Sânii bilesiniz!" İşte o vakit, delil olan san'at, mârifet-i Sâni' olan neticeden daha hafî ve daha gamız ve kaide-i istidlale münafî
{(*) Hoto Kürdçede "bunak, kaba-gabî" gibi manalarda kullanılır.-Nâşir-}
Acaba senin zihn-i sakîminde belâgat o mudur ki, ezhanı tağlit ve efkârı teşviş ve muhitin müsaadesizliği ve zamanın adem-i i'dadından ezhan müstaid olmadıkları için ukûle tahmil edilmeyen şeyleri teklif etmektir? Kellâ!.
كَلِّمِ النَّاسَ عَلٰى قَدَرِ عُقُولِهِمْ
bir düstur-u hikmettir. İstersen mukaddemata müracaat et... Bahusus Birinci Mukaddeme'de iyi tefekkür et!..
İşte bazı zevahiri, delil-i aklînin hilafına göstermek olan Üçüncü Nokta'ya cevab:
Birinci Mukaddeme'de tedebbür et, sonra bunu da dinle ki; Şâri'in irşad-ı cumhurdan maksud-u aslîsi: İsbat-ı Sâni'-i Vâhid ve Nübüvvet ve Haşir ve Adalette münhasırdır. Öyle ise: Kur'ân'daki zikr-i ekvan, istitradî ve istidlal içindir. Cumhurun efhamına göre san'atta zahir olan nizam-ı bedi' ile nazzam-ı hakikî olan Sâni'-i Zülcelal'e istidlal etmek içindir. Halbuki san'atın eseri ve nizamı herşeyde tezahür eder. Keyfiyet-i teşekkül nasıl olursa olsun, maksad-ı asliye taalluk etmez.
Tenbih:
Mukarrerdir ki delil, müddeâdan evvel malûm olması gerektir. Bunun içindir ki; bazı nüsûs'un zevahiri, ittizah-ı delil ve isti'nas-ı efkâr için cumhurun mu'tekadat-ı hissiyelerine imale olunmuştur. Fakat delalet etmek için değildir. Zîrâ Kur'ân, âyâtının telâfifinde öyle emarât ve karaini nasbetmiştir ki; o sadeflerdeki cevahiri ve o zevahirdeki hakikatları ehl-i tahkika parmakla gösterir ve işaret eder.
Evet "Kelimetullah" olan Kitab-ı Mübin'in bazı âyâtı, bazısına müfessirdir. Yani bazı âyâtı, ahavatının mâ-fiz-zamirlerini izhar eder. Öyle ise bazıları diğer bir ba'za karine olabilir ki; mânâ-yı zahirî murad değildir.
Vehim ve Tenbih:
Eğer istidlal'in makamında denilse idi ki: "Elektriğin acaibi ve cazibe-i umumiyenin garaibi ve küre-i arzın yevmiye ve seneviye olan hareketi ve yetmişten ziyade olan anasırın imtizac-ı kimyeviyelerini ve şemsin istikrarıyla beraber, suriye olan hareketini nazara alınız, tâ Sânii bilesiniz!" İşte o vakit, delil olan san'at, mârifet-i Sâni' olan neticeden daha hafî ve daha gamız ve kaide-i istidlale münafî
Yükleniyor...