MUKADDEME

Hakikatın keşfine mani' olan arzu-yu hilaf ve iltizam-ı muhalif ve tarafdarî-i nefis cihetiyle, asılsız evhamını bir asla irca' etmekle kendini mazur göstermek ve müşterinin nazarı gibi yalnız meâyibi görmek ve çocuk tabiatı gibi bahane ile mahane tutmak gibi emirlerden nefsini tecrid ile şartıma mürâat edebilirsen huzur-u kalb ile dinle!

BİRİNCİ MAKSAD

Cemi-i zerrat-ı kâinat, birer birer zât ve sıfât ve sair vücuh ile gayr-ı mahdude olan imkânat mabeyninde mütereddid iken, bir ciheti takib, hayretbahşa mesalihi intac etmekle Sâni'in vücûb-u vücûduna şehâdetle avâlim-i gaybiyenin enmuzeci olan latife-i Rabbâniyeden ilân-ı Sâni' eden itikadın misbahını ışıklandırıyorlar.

Evet herbir zerre kendi başıyla Sâni'i ilân ettiği gibi, tesavîr-i mütedâhileye benzeyen mürekkebat-ı müteşabike-i mütesâide-i kâinatın herbir makam ve herbir nisbetinde, herbir zerre müvazene-i cereyan-ı umumîyi muhafaza ve her nisbette ayrı ayrı mesalihi intac ettiklerinden Sâni'in kasd ve hikmetini izhar ve kıraet ettikleri için, Sâni'in delaili zerrattan kat kat ziyadedir.

Eğer desen: Neden herkes aklıyla göremiyor.?

Elcevab:

Kemâl-i zuhûrundan... Evet şiddet-i zuhûrdan görünmemek derecesine gelenler vardır. Cirm-i şems gibi.

تَاَمَّلْ سُطُورَ الْكَائِنَاتِ فَاِنَّهَا مِنَ الْمَ‌َلاِ الْاَعْلٰى اِلَيْكَ رَسَٓائِلُ

Yani: Eb'ad-ı vasia-i âlemin sahifesinde Nakkaş-ı Ezelî'nin yazdığı silsile-i hâdisatın satırlarına hikmet nazarıyla bak ve fikr-i hakikatla sarıl. Tâ ki mele-i a'lâdan gelen selasil-i resail seni a'lâ-yı illiyyîn-i yakîne çıkarsın.

İşaret:

Kalbde nokta-i istimdad, nokta-i istinad ile vicdan-ı beşer Sâni'i unutmamaktadır. Eğer çendan dimağ ta'til-i eşgal etse de, vicdan edemez. İki vazife-i mühimme ile meşguldür. Şöyle ki:

Vicdana müracaat olunsa, kalb bedenin aktarına neşr-i hayat ettiği gibi; kalb gibi kalbdeki ukde-i hayatiye olan mârifet-i Sâni' dahi cesed

Yükleniyor...