Şöyle:
اِنْ
lafzındaki teşkik ile tahfif ve
مَسَّتْ
deki yalnız temas ve
نَفْحَةٌ
maddesinde ve sîgasında ve tenkirindeki taklil ve tahkir.. ve
مِنْ
deki teb'iz ve nekale bedel
عَذَابِ
zikrindeki tehvin ve
رَبِّكَ
deki îma-i rahmet, umumen taklili göstermekle, azabı nihayet derecede ta'zim ve tehvil eder. Zira azı böyle olursa, çoğundan Allah esirgesin...
Tenbih:
Bu sana sermeşktir. Yazabilirsen meşk et. Zîrâ bütün âyât-ı Kur'âniye bu intizam ve tenasüb ve hüsne mazhardırlar. Fakat makasıd bâzan mütedâhilen müteselsildir. Her birinin tevabi'i ötekiyle mukarin olur, fakat muhtelit olmaz. Dikkat etmek gerektir. Zîrâ nazar-ı sathî böyle yerlerde çok halt eder.
* * *
BEŞİNCİ MES'ELE
Kelâmın servet ve vüs'ati ise; nasıl suret-i terkib, nefs-i maksadı gösterir. Öyle de: Müstetbeâtının telmihatıyla ve esalîbinin işârâtıyla garazın levazım ve tevabi'ini göstermek ve ihtizaza getirmektir.
Zira telmih ve işaret ise, sâkin olan hayalâtı ihtizaza ve sâkit olan cevanibini söylettirmekle, kalblerin en uzak köşelerindeki istihsanı ve alkışlamayı tehyic etmeye büyük bir esastır. Evet telmih ve işaret ise, yolun etrafını temaşa ile tenezzüh etmek içindir. Kasd ve taleb ve tasarruf için değildir. Demek mütekellim onda mes'ul olmaz. Eğer istersen bu beyitlerin içlerine gir, bir derece seyre şâyan noktalar vardır:
İşte çal olan atına binmiş, nâzenin karşısında gençlenmek isteyen ihtiyar babanın sakalının içine bak, belâgatın çok anahtarlarını bulacaksın. Al, kapıları aç! İşte:
قَالَتْ كَبِرْتَ وَ شِبْتَ قُلْتُ لَهَا هٰذَا غُبَارُ وَقَايِعِ الدَّهْرِ
Yani, dedi: "İhtiyar oldun." Dedim: "Değildir; belki mesaib-i dehrin gürültüsünden ayakları altında çıkıp sakalıma konmuş bir beyaz gubardır."
اِنْ
lafzındaki teşkik ile tahfif ve
مَسَّتْ
deki yalnız temas ve
نَفْحَةٌ
maddesinde ve sîgasında ve tenkirindeki taklil ve tahkir.. ve
مِنْ
deki teb'iz ve nekale bedel
عَذَابِ
zikrindeki tehvin ve
رَبِّكَ
deki îma-i rahmet, umumen taklili göstermekle, azabı nihayet derecede ta'zim ve tehvil eder. Zira azı böyle olursa, çoğundan Allah esirgesin...
Tenbih:
Bu sana sermeşktir. Yazabilirsen meşk et. Zîrâ bütün âyât-ı Kur'âniye bu intizam ve tenasüb ve hüsne mazhardırlar. Fakat makasıd bâzan mütedâhilen müteselsildir. Her birinin tevabi'i ötekiyle mukarin olur, fakat muhtelit olmaz. Dikkat etmek gerektir. Zîrâ nazar-ı sathî böyle yerlerde çok halt eder.
BEŞİNCİ MES'ELE
Kelâmın servet ve vüs'ati ise; nasıl suret-i terkib, nefs-i maksadı gösterir. Öyle de: Müstetbeâtının telmihatıyla ve esalîbinin işârâtıyla garazın levazım ve tevabi'ini göstermek ve ihtizaza getirmektir.
Zira telmih ve işaret ise, sâkin olan hayalâtı ihtizaza ve sâkit olan cevanibini söylettirmekle, kalblerin en uzak köşelerindeki istihsanı ve alkışlamayı tehyic etmeye büyük bir esastır. Evet telmih ve işaret ise, yolun etrafını temaşa ile tenezzüh etmek içindir. Kasd ve taleb ve tasarruf için değildir. Demek mütekellim onda mes'ul olmaz. Eğer istersen bu beyitlerin içlerine gir, bir derece seyre şâyan noktalar vardır:
İşte çal olan atına binmiş, nâzenin karşısında gençlenmek isteyen ihtiyar babanın sakalının içine bak, belâgatın çok anahtarlarını bulacaksın. Al, kapıları aç! İşte:
قَالَتْ كَبِرْتَ وَ شِبْتَ قُلْتُ لَهَا هٰذَا غُبَارُ وَقَايِعِ الدَّهْرِ
Yani, dedi: "İhtiyar oldun." Dedim: "Değildir; belki mesaib-i dehrin gürültüsünden ayakları altında çıkıp sakalıma konmuş bir beyaz gubardır."
Yükleniyor...