gelme bir humma ve sıtması hükmündedir. Bundan sonra Onikinci Mukaddeme'nin fatihasında bir tevil-i âher sana feth-i bâb eder. Şöyle:

Kur'ân hasas için kasası zikrettiği gibi; ukde-i hayatiye hükmünde ve makasıd-ı Kur'âniyeden bir maksadına münasib noktaları intihab ve rabt-ı maksada ittisal ettiriyor. Eğerçi hariçte ve husulde birbirinin nârı veya nuru birbirine görünmediği halde, zihinde ve üslûbda teanuk ve musahabet edebilirler. Hîna ki kıssa, hisse içindir; sana ne lâzım teşrihatı... nasıl olursa olsun sana taalluk edemez. Kendi hisseni al, git. Hem de Onuncu Mukaddeme'den istizhar et, göreceksin; Mecaz mecaza kapı açar..

وَ تَغْرُبُ (الشّمْسُ) ف۪ى عَيْنٍ حَمِئَة

zahirperestleri dışarıya sürüyor.

Malûm olsun ki: Esalîb-i Arab'da tecellî eden hüccetullahın miftahı, yalnız istiâre ve mecaz üzerine müesses ve asl-ı i'caz olan belâgattır. Yoksa şöhret sebebiyle yalancı hadsle lakîta olunan ve rızaları olmadığı halde esdaf-ı âyâtta saklanan boncuklar değildir. İstersen Onuncu Mukaddeme'nin Hâtimesini istişmamla zevk et! Zîrâ hitamı misktir ve içinde baldır.

Hem de caizdir ki: Meçhul-ül keyfiyet olan sed başka yerde sair alâmat-ı kıyamet gibi mestur ve kıyamete kadar bakî ve bazı inkılabat ile meçhul kalarak kıyamette harab olacaktır.

İşaret:

Malûmdur: Mesken, sâkinlerinden daha ziyade yaşar. Kal'a, ehl-i tahassundan daha ziyade ömrü uzundur. Sükûn ve tahassun, vücûdunun illetidir, beka ve devamına değildir. Beka ve devamına olsa da, istimrar ve adem-i hulüvvü iktiza etmez. Birşeydeki garazın devamı, belki terettübü o şeyin devamının zaruriyatından değildir. Pek çok binalar sükna veya tahassun için yapılmışken, hâvi ve halî olarak ortada muallak kalıyor. Bu sırrın adem-i tefehhümünden, tevehhümlere yol açılmıştır.

Tenbih:

Şu tafsilden maksad; tefsiri tevilden, kat'îyi zannîden, vücûdu keyfiyetten, hükmü etrafın teşrihatlarından, mânâyı mâsadaktan, vuku'u imkândan temyiz ve tefrik ile bir yol açmaktır.

* * *


Yükleniyor...