etmişlerdir. Bu tevil yeni hikmetin nazarında büyük bir kıymeti tazammun eder.
Hem de mervidir; Sual taaddüd etmiş. Bir kerre "Hut üstündedir." Demek bir aydan sonra, "Sevr üstündedir" denilmiştir. Yani feza-yı gayr-ı mahdudenin her tarafında münteşir olan mezbur kanunun huyût ve eşi'alarının nokta-i mihrakıyesi olan Hut Burcu'nda temerküz ettiğinden; küre-i arz Delv Burcu'ndan koşup Hut'taki tedellî eden kanunu tutup, şecere-i hilkatin bir dalıyla semere gibi asıldı. Veyahut kuş gibi kondu. Sonra tayyar olan yer, yuvasını Burcu Sevr üstünde yapmış demektir. Bunu bildikten sonra, insafla dikkat et! Beşinci Mukaddeme'nin sırrıyla ehl-i hayalin ihtira'-gerdesi olan kıssa-i acibe-i meşhurede acaba hikmet-i ezeliyeye isnad-ı abesiyet ve san'at-ı İlahiyede isbat-ı israf ve bürhan-ı Sâni' olan nizam-ı bedi'i ihlâl etmekten başka ne ile tevil olunacaktır? Nefrîn, hezârân nefrîn cehlin yüzüne!..
* * *
ÜÇÜNCÜ MES'ELE (Kaf Dağı'dır)
İşaret:
Malûmdur, bir şeyin mahiyetinin keyfiyetini bilmek başkadır, o şeyin vücûdunu tasdik etmek yine başkadır. Bu iki noktayı temyiz etmek lâzımdır. Zîrâ çok şeylerin asıl vücûdu yakîn iken, vehim onda tasarruf ederek tâ imkândan imtina' derecesine çıkarıyor. İstersen Yedinci Mukaddeme'den sual et, sana "neam!" cevabı verecektir. Hem de çok şeylerin metinleri kat'î iken delaletlerinde zunûn tezahüm eylemişlerdir. Belki "Murad nedir?" olan sualinin cevabında, efham mütehayyir olmuşlardır. İstersen Onbirinci Mukaddeme'nin sadefini aç, bu cevheri bulacaksın.
Tenbih:
Vaktaki bu böyledir. "Kaf"a işaret eden kat'iyy-ül metinlerden yalnız
قٓ وَ الْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِ
dir. Halbuki caizdir; "Kaf", "Sad" gibi olsun. Dünyanın şarkında değil, belki ağzın garbındadır. Şu ihtimal ile delil yakîniyetten düşer. Hem de kat'iyy-üd delalet bundan başka olmadığının bir delili; Şer'in müçtehidlerinden olan Karafî'nin
لَا اَصْلَ لَهُ
demesidir. Lâkin İbn-i Abbas'a isnad olunan keyfiyet-i meşhuresi, Dördüncü Mukaddeme'ye
Hem de mervidir; Sual taaddüd etmiş. Bir kerre "Hut üstündedir." Demek bir aydan sonra, "Sevr üstündedir" denilmiştir. Yani feza-yı gayr-ı mahdudenin her tarafında münteşir olan mezbur kanunun huyût ve eşi'alarının nokta-i mihrakıyesi olan Hut Burcu'nda temerküz ettiğinden; küre-i arz Delv Burcu'ndan koşup Hut'taki tedellî eden kanunu tutup, şecere-i hilkatin bir dalıyla semere gibi asıldı. Veyahut kuş gibi kondu. Sonra tayyar olan yer, yuvasını Burcu Sevr üstünde yapmış demektir. Bunu bildikten sonra, insafla dikkat et! Beşinci Mukaddeme'nin sırrıyla ehl-i hayalin ihtira'-gerdesi olan kıssa-i acibe-i meşhurede acaba hikmet-i ezeliyeye isnad-ı abesiyet ve san'at-ı İlahiyede isbat-ı israf ve bürhan-ı Sâni' olan nizam-ı bedi'i ihlâl etmekten başka ne ile tevil olunacaktır? Nefrîn, hezârân nefrîn cehlin yüzüne!..
ÜÇÜNCÜ MES'ELE (Kaf Dağı'dır)
İşaret:
Malûmdur, bir şeyin mahiyetinin keyfiyetini bilmek başkadır, o şeyin vücûdunu tasdik etmek yine başkadır. Bu iki noktayı temyiz etmek lâzımdır. Zîrâ çok şeylerin asıl vücûdu yakîn iken, vehim onda tasarruf ederek tâ imkândan imtina' derecesine çıkarıyor. İstersen Yedinci Mukaddeme'den sual et, sana "neam!" cevabı verecektir. Hem de çok şeylerin metinleri kat'î iken delaletlerinde zunûn tezahüm eylemişlerdir. Belki "Murad nedir?" olan sualinin cevabında, efham mütehayyir olmuşlardır. İstersen Onbirinci Mukaddeme'nin sadefini aç, bu cevheri bulacaksın.
Tenbih:
Vaktaki bu böyledir. "Kaf"a işaret eden kat'iyy-ül metinlerden yalnız
قٓ وَ الْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِ
dir. Halbuki caizdir; "Kaf", "Sad" gibi olsun. Dünyanın şarkında değil, belki ağzın garbındadır. Şu ihtimal ile delil yakîniyetten düşer. Hem de kat'iyy-üd delalet bundan başka olmadığının bir delili; Şer'in müçtehidlerinden olan Karafî'nin
لَا اَصْلَ لَهُ
demesidir. Lâkin İbn-i Abbas'a isnad olunan keyfiyet-i meşhuresi, Dördüncü Mukaddeme'ye
Yükleniyor...