Bu sırra binaen: Vaiz hem hakîm, hem muhakemeli olmalıdır. Evet müvazenesiz vaizler, çok hakâik-i neyyire-i diniyenin husufuna sebeb olmuşlardır. Meselâ: İnşikak-ı Kamer olan mu'cize-i mütevatire-i bahireyi, meyl-ül mücazefe ile: "Arza nüzul ile peygamberin cebine girip çıkmış" olan ilâve, o güneş-misal mu'cizeyi Süha yıldızı gibi mahfî ve kamer-misal olan bürhan-ı nübüvveti münhasif ettiği gibi, münkirlerinin bahanelerine kapılar açtı.
Hasıl-ı kelâm:
Her muhibb-i dine ve âşık-ı hakikata lâzımdır; Herşeyin kıymetine kanaat etmek ve mücazefe ve tecavüz etmemektir. Zîrâ mücazefe kudrete iftiradır ve "Daire-i imkânda daha ahsen yoktur" olan sözü, İmam-ı Gazalî'ye dediren hilkatteki kemâl ve hüsne adem-i kanaattır ve istihfaf demektir.
Ey muhatab efendi! Bâzan bürhanın hizmeti, temsil de görüyor. Öyleyse bak; nasıl elmas, altun, gümüş, rasas, hadîd ilh... herbirinin birer kıymet ve hâsiyet-i mahsusası vardır ve mütehaliftir.
Öyle de: Dinin makasıdı, kıymet ve edillece mütefavittir. Birinin yeri hayal olsa, ötekinin vicdandır. Beriki sırrın sırrındadır. Evet ticarette bir fels veya on para yerinde bir elmas veya bir altunu verse, nasıl sefahetine hüküm ve tasarruftan haczolunur.
Aks-i kaziyye ile olsa, pek yerinde yuha işitecek. Ve tüccar olmaya bedel, hayyal bir maskara olduğu gibi; kezalik hakâik-i diniyeyi temyiz etmeyen ve herbirisine müstehak olduğu hak ve itibarı vermeyen ve her hükümde şeriatın sikkesini tanımayan, hattâ o fabrika-i muazzamadaki eczalar, herbiri mihveri üzerinde hareketine sekte veren gayr-ı mümeyyizler, herbiri bir acemî adama benzer ki; gayet muntazam ve cesîm bir makina içinde küçük ve latif bir çarkı görüyor ki, hareket ve vaziyetinde büyük çarklara nazar-ı sathîsince münasib görünmediğinden, makine fenninde behresizliğiyle beraber, gurur-u nefs nazar-ı sathîsini iğfal ile aldatarak, ıslah niyetiyle vaz'-ı muntazamadan tağyire teşebbüs edip bilmediği halde fabrikayı herc ü merc eder, başını yer...
Elhasıl:
Şeriatın herbir hükmünde Şâri'in bir sikke-i itibarı vardır. O sikkeyi okumak lâzımdır. Sikkenin kıymetinden başka o hüküm herşeyden müstağnîdir. Hem de lafz-perdazane ve mübalağacûyane ve ifrat-perveranelerin tezyin ve tasarruflarından bin derece müstağnidir. Dikkat olunsun ki; böyle mücaziflerin nasihat ettikleri vakitte nazar-ı hakikatte ne derece çirkin oluyorlar?
Hasıl-ı kelâm:
Her muhibb-i dine ve âşık-ı hakikata lâzımdır; Herşeyin kıymetine kanaat etmek ve mücazefe ve tecavüz etmemektir. Zîrâ mücazefe kudrete iftiradır ve "Daire-i imkânda daha ahsen yoktur" olan sözü, İmam-ı Gazalî'ye dediren hilkatteki kemâl ve hüsne adem-i kanaattır ve istihfaf demektir.
Ey muhatab efendi! Bâzan bürhanın hizmeti, temsil de görüyor. Öyleyse bak; nasıl elmas, altun, gümüş, rasas, hadîd ilh... herbirinin birer kıymet ve hâsiyet-i mahsusası vardır ve mütehaliftir.
Öyle de: Dinin makasıdı, kıymet ve edillece mütefavittir. Birinin yeri hayal olsa, ötekinin vicdandır. Beriki sırrın sırrındadır. Evet ticarette bir fels veya on para yerinde bir elmas veya bir altunu verse, nasıl sefahetine hüküm ve tasarruftan haczolunur.
Aks-i kaziyye ile olsa, pek yerinde yuha işitecek. Ve tüccar olmaya bedel, hayyal bir maskara olduğu gibi; kezalik hakâik-i diniyeyi temyiz etmeyen ve herbirisine müstehak olduğu hak ve itibarı vermeyen ve her hükümde şeriatın sikkesini tanımayan, hattâ o fabrika-i muazzamadaki eczalar, herbiri mihveri üzerinde hareketine sekte veren gayr-ı mümeyyizler, herbiri bir acemî adama benzer ki; gayet muntazam ve cesîm bir makina içinde küçük ve latif bir çarkı görüyor ki, hareket ve vaziyetinde büyük çarklara nazar-ı sathîsince münasib görünmediğinden, makine fenninde behresizliğiyle beraber, gurur-u nefs nazar-ı sathîsini iğfal ile aldatarak, ıslah niyetiyle vaz'-ı muntazamadan tağyire teşebbüs edip bilmediği halde fabrikayı herc ü merc eder, başını yer...
Elhasıl:
Şeriatın herbir hükmünde Şâri'in bir sikke-i itibarı vardır. O sikkeyi okumak lâzımdır. Sikkenin kıymetinden başka o hüküm herşeyden müstağnîdir. Hem de lafz-perdazane ve mübalağacûyane ve ifrat-perveranelerin tezyin ve tasarruflarından bin derece müstağnidir. Dikkat olunsun ki; böyle mücaziflerin nasihat ettikleri vakitte nazar-ı hakikatte ne derece çirkin oluyorlar?
Yükleniyor...