neşv-ü nema bulmak için bir suya muhtaçtır. Hevadan gelse, şer daneleri neşv-ü nema bulur. Şimdiki şu medeniyet-i habisenin heyet-i içtimaiyeye verdiği tesir gibi... Fıtraten -çendan- hayır ciheti galibdir, fakat sünbüllenmiş, semere vermiş on çekirdek; yüz değil, bin kurumuş çekirdeğe galebe eder. İşte şunun çaresi: O bâb-ı fitneyi kapatmakla, suyu Hüda tarafından vermek lâzımdır.

* * *


S- Taaddüd-ü zevcât ve abd gibi bazı mesaili, ecnebîler serrişte ederek, medeniyet nokta-i nazarında, şeriata bazı evham ve şübehatı îrad ediyorlar.

C- İslâmiyetin ahkâmı iki kısımdır:

Birisi: Şeriat ona müessistir. Bu ise, hüsn-ü hakikî ve hayr-ı mahzdır.

Birisi dahi: Şeriat muaddildir. Yani, gayet vahşî ve gaddar bir suretten çıkarıp, ehven-üş şerr ve muaddel ve tabiat-ı beşere tatbiki mümkün ve tamamen hüsn-ü hakikiyeye geçebilmek için zaman ve zeminden alınmış bir surete ifrağ etmiştir. Çünki birden tabiat-ı beşerde umumen hükümferma olan bir emri birden ref'etmek; tabiat-ı beşeri birden kalbetmek iktiza eder.

Binaenaleyh, Şeriat vâzı-ı esaret değildir. Belki en vahşî suretten, böyle tamamen hürriyete yol açacak ve geçebilecek bir surete indirmiştir, ta'dil etmiştir.

Hem de dörde

{(*) Erkek galiben yüz yaşına kadar telkîh eder. Karı, yarı vakti hayz olduğu halde elliye kadar telakkuh eder. -Müellif-}

kadar taaddüd-ü zevcat, tabiata, akla, hikmete muvafakatıyla beraber, Şeriat bir taneden dörde çıkarmamış, belki sekizden, dokuzdan dörde indirmiştir. Bahusus taaddüde öyle şerait koymuştur ki, ona müraat etmekle, hiçbir mazarrata müeddi olmaz. Bazı noktada şer olsa da, ehven-üş şerdir. Ehven-üş şer ise, bir adalet-i izafiyedir.

Heyhat! Âlemin her halinde hayr-ı mahz olamaz.

* * *


Yükleniyor...