menzillerde gezmek hükmündedir diye düşünüp, tamamıyla o hirkatli, firkatli, hazîn, elîm, karanlıklı, dehşetli halet-i ruhaniye; sürurlu, neş'eli, lezzetli, nurlu, sevimli, ünsiyetli bir halete inkılab etti. Lisanım ve kalbim, belki lisan-ı hal ile bütün zerrat-ı vücudum "Elhamdülillah" dediler.

İşte o cilve-i rahmetin binden bir cüz'ü şudur ki: Ben o hüzüngâhım olan dereden ve o hüzün-engiz haletten Barla'ya döndüm. Baktım ki, Kuleönlü Mustafa namında bir genç, benden ilm-i hale ait abdest ve namaza dair birkaç mes'eleyi sormak için gelmiş. O vakit misafirleri kabul etmediğim halde, onun ruhundaki ihlas ve ileride Risale-i Nur'a edeceği kıymetdar hizmeti,

{(Haşiye-1): İşte o Mustafa'nın küçük kardeşi olan Küçük Ali kendi güzel, sıhhatlı kalemiyle yedi yüzden ziyade Nur Risalelerini yazmakla tamamıyla bilfiil bir Abdurrahman olduğu gibi, müteaddid Abdurrahman'ları da yetiştirdi.}

güya hiss-i kabl-el vuku' ile ruhum o gencin ruhunda okudu. Onu geriye çevirmedim, kabul ettim.

{(Haşiye-2): Elhak, o yalnız kabule değil, belki istikbale lâyık olduğunu (*) gösterdi.

(*): Risale-i Nur'un birinci şakirdi Mustafa'nın istikbale liyakatına dair Üstadımın hükmünü tasdik eden bir hâdise: Kurban arefesinden bir gün evvel Üstadım gezmeye gidecekti. At getirmek üzere beni gönderdiği zaman, Üstadıma dedim: "Sen aşağıya inme, ben kapıyı arkasından örtüp odunluktan çıkacağım." Üstadım: "Hâyır" dedi; "Sen kapıdan çık" diyerek aşağıya indi. Ben kapıdan çıktıktan sonra kapıyı arkasından sürgüledi. Ben gittim, kendisi de yukarıya çıktı. Sonra yatmış... Bir müddet sonra Kuleönlü Mustafa, Hacı Osman'la beraber gelmişler. Üstadım hiç kimseyi kabul etmiyordu ve etmeyecekti. Hususan o vakit iki adamı beraber hiç yanına almaz geri çevirirdi. Halbuki bu makamda bahsedilen kardeşimiz Kuleönlü Mustafa, Hacı Osman'la gelince, kapı güya lisan-ı hal ile ona demiş ki: "Üstadın seni kabul etmeyecek fakat ben sana açılacağım" diyerek arkasından sürgülenmiş kapı kendi kendine Mustafa'ya açılmış. Demek Üstadımın onun hakkında "Mustafa istikbale lâyıktır" diye söylediği sözü istikbal gösterdiği gibi, kapı da buna şahid olmuştur. Hüsrev Evet Hüsrev'in yazdığı doğrudur, tasdik ediyorum. Kapı bu mübarek Mustafa'yı benim bedelime hem istikbal etti, hem de kabul etti. Said Nursî}


Sonra tebeyyün etti

Yükleniyor...