zîhayat taifelerinin tahiyye ve hediye ve manevî selâmlarını takdim etmiş. Evet âdi bir muntazam makine, intizam ve mizanlı heyetiyle şeksiz bir mahir ve dikkatli ustayı gösterdiği gibi; kâinatı dolduran hadsiz zîhayat makineler de, herbirisi binbir mu'cizat-ı ilmiyeyi gösteriyorlar. Elbette yıldız böceğinin ışığına nisbeten güneşin ziyası derecesinde ilmin cilveleri ile o zîhayatlar, usta ve sermedî san'atkârlarının vücub-u vücuduna ve mabudiyetine pek parlak şehadet ederler.
İkinci Kudsî Kelime-i Mi'raciye:
اَلْمُبَارَكَاتُ
dür. Madem hadîsçe namaz, mü'minin mi'racıdır ve mi'rac-ı ekberin cilvesine mazhardır. Ve madem dünya seyyahı, her âlemde, ilim sıfatıyla Allâm-ül Guyub hâlıkını bulmuş; biz dahi o seyyahla beraber, mübareklerin ve görenlere bârekâllah dedirtenlerin ve "
اَلْمُبَارَكَاتُ
"nün geniş âlemine girip bütün zîruhun masum, mübarek yavrularını ve bütün zîhayatın mukadderat ve proğramlarının kutucukları olan tohum ve çekirdekleri başta olarak o mübarekât âlemini temaşa ve mütalaa ile kudsî sıfat-ı ilmin mu'cizatlı, ince cilveleriyle hâlıkımızı ilmelyakîn ile bilmeğe o seyyah gibi çalışacağız:
Evet gözümüzle görüyoruz ki; bütün o masum yavrucuklar ve o mübarek mahzencikler, sandıkçıklar; bir Alîm-i Hakîm'in ilmiyle hem umumu, hem herbir ferdi, birden bir uyanmak ve gaye-i hilkatine yürümek için bir hareket alırlar. Hakikat nazarıyla bakanlara "Bin Bârekâllah! Yüzbin Mâşâallah!" dedirtirler.
Evet meselâ: Nutfeler, yumurtalar, tohumlar, çekirdekler herbiri birden ilimden gelen bir ince nizam ve o nizam, meharetten gelen tam bir mizan içinde; o mizan, yeni bir tanzim; o ise, taze bir ölçü ve tevzin içinde; o dahi, bir temyiz ve terbiye ve müteşabih emsalinden kasdî farika alâmetleri içinde; o da, san'atlı bir tezyin ve süslemek içinde; bu dahi hakîmane, lâyık, mükemmel cihazat ve tasvir içinde; bu ise kerimane, rızık isteyenlerin zevklerini memnun etmek için, o mahlukların ve meyvelerin etleri ve yenilen kısımları ihtilaf içinde; bu ise, âlimane, mu'cizane, ayrı ayrı nakışlar, zînetler
İkinci Kudsî Kelime-i Mi'raciye:
اَلْمُبَارَكَاتُ
dür. Madem hadîsçe namaz, mü'minin mi'racıdır ve mi'rac-ı ekberin cilvesine mazhardır. Ve madem dünya seyyahı, her âlemde, ilim sıfatıyla Allâm-ül Guyub hâlıkını bulmuş; biz dahi o seyyahla beraber, mübareklerin ve görenlere bârekâllah dedirtenlerin ve "
اَلْمُبَارَكَاتُ
"nün geniş âlemine girip bütün zîruhun masum, mübarek yavrularını ve bütün zîhayatın mukadderat ve proğramlarının kutucukları olan tohum ve çekirdekleri başta olarak o mübarekât âlemini temaşa ve mütalaa ile kudsî sıfat-ı ilmin mu'cizatlı, ince cilveleriyle hâlıkımızı ilmelyakîn ile bilmeğe o seyyah gibi çalışacağız:
Evet gözümüzle görüyoruz ki; bütün o masum yavrucuklar ve o mübarek mahzencikler, sandıkçıklar; bir Alîm-i Hakîm'in ilmiyle hem umumu, hem herbir ferdi, birden bir uyanmak ve gaye-i hilkatine yürümek için bir hareket alırlar. Hakikat nazarıyla bakanlara "Bin Bârekâllah! Yüzbin Mâşâallah!" dedirtirler.
Evet meselâ: Nutfeler, yumurtalar, tohumlar, çekirdekler herbiri birden ilimden gelen bir ince nizam ve o nizam, meharetten gelen tam bir mizan içinde; o mizan, yeni bir tanzim; o ise, taze bir ölçü ve tevzin içinde; o dahi, bir temyiz ve terbiye ve müteşabih emsalinden kasdî farika alâmetleri içinde; o da, san'atlı bir tezyin ve süslemek içinde; bu dahi hakîmane, lâyık, mükemmel cihazat ve tasvir içinde; bu ise kerimane, rızık isteyenlerin zevklerini memnun etmek için, o mahlukların ve meyvelerin etleri ve yenilen kısımları ihtilaf içinde; bu ise, âlimane, mu'cizane, ayrı ayrı nakışlar, zînetler
Yükleniyor...