55. Hazret-i Ali'nin (R.A.) ilm-i hakikat itibariyle şakirdi olduğumdan, manevî evlâdı olabilirim, demesiyle kendine atfedilen makamlara liyakatını kabul etmiş görülmektedir.
C: Bedî' manasında olan Celcelutiye kasidesinde İmam-ı Ali'nin (R.A.) çok cihetlerle Risale-i Nur'a sarahat derecesine yakın işaratı içinde; Bedîüzzaman ismini Risale-i Nur'a vermesinden bana emaneten verilen o ismi, Risale-i Nur'a iade ettiğimi yazmışım. Bununla beraber ben de manevî Âl-i Beyt'ten sayılabilirim demekten maksadım; bir kısım müçtehidlerin
وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪
duasında, "Seyyid olmayan fakat ehl-i takva bulunanlar, o duada dâhildirler" dediklerinden, o umumî duada benim de bir hissem bulunması için ricakârane bir tevildir. Yoksa o hatakârane mana hiç hatırıma gelmemiş.
56. Ahmed Feyzi'nin risaleciğinin başında Said'in ikibuçuk sahifelik yazısı ile
يَٓا اَيُّهَا الْمُزَّمِّلُ
âyet-i kerimesinden ebced hesabıyla "Kürdî" kelimesi çıkarılmış.
C: Burada benim iki sahifecik yazıma, Ahmed Feyzi'nin hakkımda mübalağakârane medihlerini kabul ettiğim manası verilmiş, hata etmiş. Çünki benim o mektubum, Ahmed Feyzi'nin dikkatini ve ilmini takdir ile beraber hakkımdaki haddimden ziyade hüsn-ü zanlarını cerh ve ta'dil için yazılmıştır. Hem âyetin mana-yı işarî tabakasından riyazî ve ebcedî bir tevafukla üstadına karşı bir mana çıkarıp, hizmetine bir makbuliyet alâmeti olarak yazmış. Böyle şeylere yanlış denilmez ki, medar-ı mes'uliyet olsun. Olsa olsa ilmî bir hatadır. Siyasete teması yoktur. Yine Ahmed Feyzi'nin Risale-i Nur'un müsellem faziletinin bir parçasını kendi üstadına isnad etmesi ve bu zamanın bir hidayet vasıtası olduğunu demesini, medar-ı mes'uliyet görüyor. Halbuki herkes sevdiği bir adam hakkında mübalağakârane ve ifratkârane medh ü sena etmekte, örfen, âdeten, ilmen dahi hata olmadığı halde, hiç münasebeti olmayan bir sözdür.
C: Bedî' manasında olan Celcelutiye kasidesinde İmam-ı Ali'nin (R.A.) çok cihetlerle Risale-i Nur'a sarahat derecesine yakın işaratı içinde; Bedîüzzaman ismini Risale-i Nur'a vermesinden bana emaneten verilen o ismi, Risale-i Nur'a iade ettiğimi yazmışım. Bununla beraber ben de manevî Âl-i Beyt'ten sayılabilirim demekten maksadım; bir kısım müçtehidlerin
وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪
duasında, "Seyyid olmayan fakat ehl-i takva bulunanlar, o duada dâhildirler" dediklerinden, o umumî duada benim de bir hissem bulunması için ricakârane bir tevildir. Yoksa o hatakârane mana hiç hatırıma gelmemiş.
56. Ahmed Feyzi'nin risaleciğinin başında Said'in ikibuçuk sahifelik yazısı ile
يَٓا اَيُّهَا الْمُزَّمِّلُ
âyet-i kerimesinden ebced hesabıyla "Kürdî" kelimesi çıkarılmış.
C: Burada benim iki sahifecik yazıma, Ahmed Feyzi'nin hakkımda mübalağakârane medihlerini kabul ettiğim manası verilmiş, hata etmiş. Çünki benim o mektubum, Ahmed Feyzi'nin dikkatini ve ilmini takdir ile beraber hakkımdaki haddimden ziyade hüsn-ü zanlarını cerh ve ta'dil için yazılmıştır. Hem âyetin mana-yı işarî tabakasından riyazî ve ebcedî bir tevafukla üstadına karşı bir mana çıkarıp, hizmetine bir makbuliyet alâmeti olarak yazmış. Böyle şeylere yanlış denilmez ki, medar-ı mes'uliyet olsun. Olsa olsa ilmî bir hatadır. Siyasete teması yoktur. Yine Ahmed Feyzi'nin Risale-i Nur'un müsellem faziletinin bir parçasını kendi üstadına isnad etmesi ve bu zamanın bir hidayet vasıtası olduğunu demesini, medar-ı mes'uliyet görüyor. Halbuki herkes sevdiği bir adam hakkında mübalağakârane ve ifratkârane medh ü sena etmekte, örfen, âdeten, ilmen dahi hata olmadığı halde, hiç münasebeti olmayan bir sözdür.
Yükleniyor...