tahdis-i nimet olarak yazılmıştır. Bunda hiçbir kimsenin hatırına tefahur gelmez, ancak bir şükürdür.
45. İlminin vüs'atini ve karihasının genişliğini ve zekâsının feyzini ve yüksekliğini anlatmak istemiştir.
Elli-altmış senelik hayat-ı ilmiyesi böyle temeddühlere ihtiyaç bırakmadığı gibi, âhir ömründe şahsını temeddühten bütün bütün çekindiği, yalnız hakaik-i imaniyenin beyanında yanlış etmediği ve sırf Kur'anın feyzinden iktibas ettiğine dair beyanatı, böyle hodfüruşane bir surete çevirmek büyük bir iftiradır. Hattâ o yanlış, doğru da olsa meşhur Abdülvehhab-ı Şiranî ve Muhyiddin-i Arabî gibi pekçok ehl-i hakikat ülema tahdis-i nimet nev'inde bu tarz ihsanat-ı İlahiyeyi çok defa kitablarında zikretmişler.
46.47. Kendi kerametine o kadar inanmıştır ki, İlahî ve tabiî olan bir çok hâdiseleri, kendisinin ve Risale-i Nur'un kerametidir der.
Bu hatasında birkaç vecihle yanlışı var. İlahî ve tabiî olarak iki kısma ayırmak ve tabiata da bir hisse-i icad vermek, dinde bir yanlış olduğu gibi; Risale-i Nur'a ve şakirdlerine gelen zulmün aynı zamanında zelzele gibi müteaddid hâdiselerin tevafukları, Risale-i Nur'un makbuliyetine ve bir sadaka-i makbule hükmüne geçtiğine bir işaret-i gaybiyedir demesini tefahur zannetmek, iftira olduğunu herkes bilir.
48. Risale-i Nur'un tokadı olarak vasıflandırmaktadır.
Bunu müdafaatımda pek zahir bir hata olduğunu isbat ettiğimiz gibi Risale-i Nur'un tokadıdır denilmemiş, belki Risale-i Nur sadaka-i makbule gibi belaların def'ine vesile olmasından o gizlendiği ve müsadere edildiği zamanda bazı belalar fırsat bulup başımıza gelir denilmiş. Bu ise, adalet-i İlahiyenin bir tokadıdır.
49. Muhtelif yerlerde olan zelzeleler ve seylablar, Risale-i Nur'un şiddetli birer tokadı olarak vuku bulmuştur.
Cevabı mükerrer verilmiş bir hatayı tekrar etmek, garazkârane bir yanlıştır.


Yükleniyor...