Çünki

اَلْفَضْلُ مَا شَهِدَتْ بِهِ الْاَعْدَٓاءُ

yani fazilet odur ki, düşmanlar da onu tasdik etsin. Mezkûr ilânatın aynısı naklediliyor:

O derece ki; bugünkü medenî cem'iyetler, Kur'anın yüksek hakikatlerini, yüksek terakki ve medeniyet düsturlarını tatbik edebilecek seviyeye henüz erişememişlerdir. Bu büyük hakikatı meşhur İngiliz mütefekkiri Bernard Shaw şöyle ifade etmişti:

"Demokrasiyi en ileri götüren millet İngilizlerdir. Bunun daha ötesi Müslümanlıktır."

Prens Bismark da şöyle demişti:

"Ben Kur'anı her cihetten tedkik ettim. Her kelimesinde büyük hakikatler gördüm. Sana muasır bir vücud olmadığımdan dolayı müteessirim ey Muhammed!"

Bu da Kur'an mütercimi Doktor Maurice'in sözüdür:

"Bizans Hristiyanlarını içine düştükleri bâtıl itikadlar girivesinden, ancak Arabistan'ın Hira Dağı'ndan yükselen ses kurtarabilmiştir."

"Kur'an, hikmet-i ezeliyenin inayet ile insana

Yükleniyor...