o tek harfe lâzımdır, tâ tab'edilsin. Aynen öyle de: Şu kitab-ı kâinatı, kalem-i kudret-i Samedaniyenin yazması ve Zât-ı Ehadiyet'in mektubu desen, vücub derecesinde bir sühulet ve lüzum derecesinde bir makuliyet yoluna gidersin. Eğer tabiata ve esbaba isnad etsen, imtina derecesinde suubetli ve muhal derecesinde müşkilâtlı ve hiçbir vehim kabul etmeyen hurafatlı şöyle bir yola gidersin ki; tabiat için herbir cüz' toprakta, herbir katre suda, herbir parça havada, milyarlarca madenî matbaalar ve hadsiz manevî fabrikalar bulunması lâzım. Tâ ki, hesabsız çiçekli, meyveli masnuatın teşekkülâtına mazhar olabilsin. Yahut herşeye muhit bir ilim, herşeye muktedir bir kuvvet, onlarda kabul etmek lâzım gelir. Tâ şu masnuata hakikî masdar olabilsin. Çünki toprağın ve suyun ve havanın herbir cüz'ü, ekser nebatata menşe olabilir. Halbuki herbir nebat -meyveli olsa, çiçekli olsa- teşekkülâtı o kadar muntazamdır, o kadar mevzundur, o kadar birbirinden mümtazdır, o kadar keyfiyetçe birbirinden ayrıdır ki; herbirisine, yalnız ona mahsus birer ayrı manevî fabrika veya ayrı birer matbaa lâzımdır. Demek tabiat, mistarlıktan masdarlığa çıksa; herbir şeyde bütün şeylerin makinelerini bulundurmağa mecburdur. İşte bu

Yükleniyor...