Sekizinci Lem'anın Fihristesinden bir parça

İşarat-ı gaybiye hakkında bir yazı ve bir takriz.


فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ

ve

فَمِنْهُمْ شَقِىٌّ وَ سَع۪يدٌ

âyetlerinin bir nükte-i gaybiyesini, Gavs-ı A'zam Seyyid Abdülkadir-i Geylanî'nin bir keramet-i gaybiyesiyle tefsir ediyor. Mütevatir keramat-ı hârikaya mazhar olan o Sultan-ül Evliya mematında, aynı hayatında olduğu gibi, müridleriyle alâkadar olduğu, ehl-i keşf ve ehl-i velayetçe kabul edilmiş. İşte o zât sekiz yüz sene mukaddem, izn-i İlahî ile kerametkârane bu zamanımızı görmüş; yani ona gösterilmiş. Bu dağdağalı ve fitneli zamanda, ona mensub bir kısım Kur'an hizmetkârlarına teselli verip, teşci' ve teşvik etmek suretinde bir meşhur kasidesinin âhirinde beş satır içinde onbeş cihetle aynı haberi veriyor. Hem İlm-i Cifr'in üç-dört vechiyle o beş satırın manası, hem kelimatı, hem hurufun adedi birbirini teyid ederek aynı hâdiseyi haber verdiğinden, kat'iyyet derecesinde, dikkat edenlere kanaat vermiş.

Malûmdur ki: İstikbalden haber veren enbiya ve evliya

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ

yasağına karşı hürmet ve teeddüb için, işaretler ve rumuzlarla iktifa etmişler. Bazı bir işaret, bazı iki işaret, en kuvvetlisi beş-altı işaretle aynı hâdiseyi göstermişler. Halbuki Gavs-ı A'zam, bu zamandaki hizmet-i Kur'aniyenin heyetini işaret edip, içinde bir hâdimini sarahat derecesinde gösteriyor. Şu risale içindeki imzalar ile gösterildiği gibi, hizmet-i Kur'aniyedeki arkadaşlarıma iştirakim var. Bir kısmı benim imzam iledir. Bir kısmı onların tasvib ve istihraclarıyla ve tasdikleriyle olduğundan; bana ait haddimden fazla hisseyi, onların hatırları için kabul ettim. Yoksa o risalenin başında söylediğim gibi, bunda öyle bir hisse-i şerefe hakkım yoktur.

On sene mukaddem o kaside-i gaybiyeyi görmüştüm; ve bana manevî bir ihtar gibi, "Dikkat et!" diye kalbime geliyordu. O hatırayı iki cihetle dinlemiyordum:


Yükleniyor...