İkinci Remiz:
Hayatın yirmi dokuz hâssasından yirmi üçüncü hâssasında, hayatın iki yüzünün de şeffaf ve parlak olduğunun ve ondaki tasarrufat-ı kudret-i Rabbaniyeye esbab-ı zahiriye perde edilmemesinin sırrını izah ediyor.
Üçüncü Remiz:
Kâinatın neticesi hayat olduğu gibi, hayatın neticesi olan şükür ve ibadet de, kâinatın sebeb-i hilkati ve maksud neticesi olduğundan, kâinatın Sâni'-i Hayy-u Kayyum'u, hadsiz nimetleriyle kendini zîhayatlara bildirip sevdirmesine mukabil, zîhayatlardan teşekkür istemesi ve sevmesine mukabil sevmelerini ve kıymetdar san'atlarına karşı medh ü sena etmelerini istediğini; ve herbir zîhayatın hayatı doğrudan doğruya, vasıtasız olarak Zât-ı Hayy-u Kayyum'un dest-i kudretinde olduğunu bildiriyor.
Dördüncü Remiz:
Hayat, imanın altı erkânı olan
اٰمَنْتُ بِاللّٰهِ وَ مَلٰٓئِكَتِه۪ وَ كُتُبِه۪ وَ رُسُلِه۪ وَ بِالْيَوْمِ اْلاٰخِرِ وَ بِالْقَدَرِ
rükünlerine bakıp isbat ettiğini o kadar latif bir tarzda ders veriyor, izah ediyor ki; o belâgat-ı ifade, insanı hayran ediyor.
Beşinci Remiz:
Birinci Remzin onaltıncı hâssasında zikredilen: Hayat birşeye girdiği vakit, o cesedi bir âlem hükmüne getirdiğini; cüz' ise küll gibi, cüz'î ise küllî gibi bir câmiiyet verdiğini çok güzelliklerle gayet şirin bir tarzda izah ediyor. Hem hâtimesinde, ism-i a'zam bazı evliya için ayrı ayrı olduğunu beyan ediyor.
ALTINCI NÜKTE:
340
Kayyumiyet-i İlahiyeye bakan âyetlerin bir nüktesine ve "Kayyum" ism-i a'zamının bir cilve-i a'zamına, muhtasar olarak "Beş Şua" ile işaret eder.
Birinci Şua:
Bu kâinatın Hâlık-ı Zülcelal'i bizâtihî Kayyum'dur, Daim'dir, Bâki'dir. Bütün eşya onun Kayyumiyetiyle kaimdir, devam eder, vücudda kalır, beka bulur. O nisbet-i Kayyumiyet bir an kesilse, bütün eşya birden mahvolur. Şeriki
Hayatın yirmi dokuz hâssasından yirmi üçüncü hâssasında, hayatın iki yüzünün de şeffaf ve parlak olduğunun ve ondaki tasarrufat-ı kudret-i Rabbaniyeye esbab-ı zahiriye perde edilmemesinin sırrını izah ediyor.
Üçüncü Remiz:
Kâinatın neticesi hayat olduğu gibi, hayatın neticesi olan şükür ve ibadet de, kâinatın sebeb-i hilkati ve maksud neticesi olduğundan, kâinatın Sâni'-i Hayy-u Kayyum'u, hadsiz nimetleriyle kendini zîhayatlara bildirip sevdirmesine mukabil, zîhayatlardan teşekkür istemesi ve sevmesine mukabil sevmelerini ve kıymetdar san'atlarına karşı medh ü sena etmelerini istediğini; ve herbir zîhayatın hayatı doğrudan doğruya, vasıtasız olarak Zât-ı Hayy-u Kayyum'un dest-i kudretinde olduğunu bildiriyor.
Dördüncü Remiz:
Hayat, imanın altı erkânı olan
اٰمَنْتُ بِاللّٰهِ وَ مَلٰٓئِكَتِه۪ وَ كُتُبِه۪ وَ رُسُلِه۪ وَ بِالْيَوْمِ اْلاٰخِرِ وَ بِالْقَدَرِ
rükünlerine bakıp isbat ettiğini o kadar latif bir tarzda ders veriyor, izah ediyor ki; o belâgat-ı ifade, insanı hayran ediyor.
Beşinci Remiz:
Birinci Remzin onaltıncı hâssasında zikredilen: Hayat birşeye girdiği vakit, o cesedi bir âlem hükmüne getirdiğini; cüz' ise küll gibi, cüz'î ise küllî gibi bir câmiiyet verdiğini çok güzelliklerle gayet şirin bir tarzda izah ediyor. Hem hâtimesinde, ism-i a'zam bazı evliya için ayrı ayrı olduğunu beyan ediyor.
ALTINCI NÜKTE:
340
Kayyumiyet-i İlahiyeye bakan âyetlerin bir nüktesine ve "Kayyum" ism-i a'zamının bir cilve-i a'zamına, muhtasar olarak "Beş Şua" ile işaret eder.
Birinci Şua:
Bu kâinatın Hâlık-ı Zülcelal'i bizâtihî Kayyum'dur, Daim'dir, Bâki'dir. Bütün eşya onun Kayyumiyetiyle kaimdir, devam eder, vücudda kalır, beka bulur. O nisbet-i Kayyumiyet bir an kesilse, bütün eşya birden mahvolur. Şeriki
Yükleniyor...