DÖRDÜNCÜ DEVA:
İnsan, hastalıktan şekva değil, hastalığa sabretmesi lâzım olduğunu gösterir. Çünki o, cihazatını kendi yapmayıp ve başka bir yerden de satın almadığından; ve mülk sahibi, bahçesini çapalamak, bellemek ve budamak gibi ezalarla, o sayede güzel bir mahsul aldığından; o eza, o bağın hakkında eza değil, belki mahsulünün yetişmesine medar olduğundan, şikayete hiç hakkı olmadığını gösterdiği gibi; insanın da, hastalıkla yapılan tasarruftan şikayet değil, tahammüle mecbur olduğunu, şiddetli olduğu zaman "Yâ Sabûr" deyip, sabır ile mukavemet edileceğini haber veriyor.
BEŞİNCİ DEVA:
Bu zamanda, hususan gençler hakkında; hastalık o gençleri gençlik sarhoşluğundan men'ettiği için, onların hakkında o hastalık, manevî bir sıhhat ve âfiyet olduğunu haber verir gayet şirin bir devadır.
ALTINCI DEVA:
Musibetin gitmesiyle manevî bir lezzet geleceğini gösterir. Çünki "Elemin zevali lezzettir" diye, o elemli musibetler, zeval ile ruhta bir lezzet irsiyet bıraktığını gayet güzel haber verir mühim bir devadır. Hattâ bu devanın ehemmiyetindendir ki; te'lifatında iki kerre aynı numara tekerrür etmesi ve öylece kaydedilmesi, ehemmiyetini isbat eder.
YEDİNCİ DEVA:
Hastalık, insanın sıhhatindeki nimet-i İlahiyenin lezzetini kaçırmıyor, bilakis tattırıyor. Çünki bir şey devam etse tesirini kaybeder, usanç verir. Hattâ ehl-i hakikat demişler:
اِنَّمَا الْاَشْيَاءُ تُعْرَفُ بِاَضْدَادِهَا
yani "Herşey zıddıyla bilinir." "Soğuk olmazsa hararet anlaşılmaz." diye makul ve şirin bir devadır.
Yükleniyor...