cüz'ler, cüz'î ve yakın yerlerde ve küllî ve azametliler küllî ve büyük makamlarda görülür. Fakat bazan cüz'î ve hususî bir hâdise, büyük bir âlemi istila eder. Hangi köşede dinlenilse, o hâdise işitilir. Ve bazan da büyük tahşidat, düşmanın kuvvetine karşı değil, belki izhar-ı haşmet için yapılır. Meselâ: Hâdise-i Muhammediye (A.S.M.) ve vahy-i Kur'anın hâdise-i kudsiyesi, umum semavat memleketinde, hattâ o memleketin her köşesinde en mühim bir hâdise olduğundan, doğrudan doğruya çok uzak ve çok yüksek olan koca semavatın burçlarına nöbetdarlar dizilip, yıldızlardan mancınıkları atarak, casus şeytanları tard ve def'ediyorlar vaziyetinde göstermek ve ifade etmekle, vahy-i Kur'anînin derece-i haşmetini ve şaşaa-i saltanatını ve hiçbir cihette şübhe girmeyen derece-i hakkaniyetini ilâna bir işaret-i Rabbaniye olarak, o vakitte ve o asırda daha ziyade yıldızlar düşürülüyormuş ve atılıyormuş. Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan dahi, o ilân-ı tekvinîyi tercüme edip ilân ediyor ve o işaret-i semaviyeye işaret eder. Evet bir melaikenin üfürmesiyle uçurulabilir olan casus şeytanları, böyle bir işaret-i azîme-i semaviye ile, melaikelerle mübareze ettirmek, elbette o vahy-i Kur'anînin haşmet-i saltanatını göstermek içindir.

Hem bu haşmetli olan beyan-ı Kur'anî ve azametli tahşidat-ı semaviye ise; cinnîlerin, şeytanların, semavat ehlini mübarezeye ve müdafaaya sevkedecek bir iktidarları, bir müdafaaları bulunduğunu ifade için değil, belki kalb-i Muhammedîden (A.S.M.) tâ semavat âlemine, tâ Arş-ı A'zam'a kadar olan uzun yolda, hiçbir yerde cinn ve şeytanın müdahaleleri olmamasına işaret için, vahy-i Kur'anî, koca semavatta, umum melaikece medar-ı bahsolan bir hakikattır ki, bir derece ona temas etmek için, şeytanlar tâ semavata kadar çıkmaya mecbur olup, hiçbir şeye muvaffak olamayarak recmedilmesiyle işaret ediyor ki; kalb-i Muhammedîye (A.S.M.) gelen vahy ve huzur-u Muhammedîye (A.S.M.) gelen Cebrail ve nazar-ı Muhammedîye (A.S.M.) görünen hakaik-i gaybiye, sağlam ve müstakimdir, hiçbir cihetle şübhe girmez diye Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan mu'cizane haber veriyor.

Amma Cennet'in uzaklığıyla beraber âlem-i bekadan olduğu halde en yakın yerlerde görülmesi ve bazan ondan meyve alınması ise; evvelki iki temsil sırrıyla anlaşıldığı gibi, bu âlem-i fâni ve âlem-i şehadet ise âlem-i gayba ve dâr-ı bekaya bir perdedir. Cennet'in merkez-i kübrası uzakta olmakla beraber, âlem-i misal âyinesi vasıtasıyla her tarafta görünmesi mümkün olduğu gibi, hakkalyakîn derecesindeki imanlar vasıtasıyla, Cennet'in bu âlem-i fânide -temsilde hata olmasın- bir nevi müstemlekeleri ve daireleri bulunabilir ve kalb telefonuyla yüksek ruhlar ile muhabereleri olabilir, hediyeleri gelebilir.

Yükleniyor...