yüze sahile gelen bir genç, omuzundaki bir sabanı sahile çıkardı. Orada bütün kardeşlerimize (tahliyeden sonra) istikbal edilmekteler iken, sahil boyunu takiben, garbdan dolu dizgin iki atlı geliyor. "Üstad geliyor!" dediler. Bu izdiham yarıldı, hiç durmaksızın bu mühib yağız atlı ve esmer çehreli iki zât, şarka doğru uzaklaştılar. Ben, o deryaya dalmak üzere iken uyandım.

Zekâi

* * *


Tarafgirane ve Risale-i Nur'a rakibane söylenen sözlere mukabildir.

Ger medhetmekse tefahurla kendinizi maksadın

Risale-i Nur'un en sönük yıldızının peykisiniz

Zinhar seyyare zannetme kardeşim, Risale-i Nur'un

Arz değil, Âfitab dahi peykidir onun

Pek yakında parlayacaktır âlemde Risale-i Nur

Sönmez, belki gizlenir, zira nurun alâ nur

Bir nur ki, bahr-i hakikat ve mahz-ı hidayettir o

مَنْ اَصْحَابُ الصِّرَاطِ السَّوِىِّ وَ مَنِ اهْتَدٰى

yı oku.

Hak'tan olmaz şikayet, belki maksad hikâyet

Şer'in üzere giderken Hakk'a malûm

Risale-i Nur'a ki, eylemiştim hem de hizmet

Risale-i Nur ki, Aliyy-ül Murtaza ve Gavs-ı A'zam

Celcelutiye'de ve bazı kasaidde etmişler işaret

Risale-i Nur ki, urvet-ül vüska, lenfisam

Temessük etmiştim zira, hem hidayet ve ayn-ı hakikat

Koydular bizleri ki, orada durmuştu Yusuf Aleyhisselâm

Hem de beraberimizde idi Hazret-i Üstad.

Halil İbrahim

* * *


Yükleniyor...