Fakat hiçbirisi, hiçbir yerde, hiçbir şekilde bir defacık olsun maddî menfaat, şahsî nüfuz gibi dünyaya bakan sakil gayelerle hareket etmemişlerdir. Buna şahidimiz, evveliyatı yarım asrı bulan Risale-i Nur'un tarihçesidir. Başta 31 Mart Divan-ı Harb-i Örfîsi olmak üzere bugüne kadar cereyan eden yüze yakın Risale-i Nur ve müellifi ve talebeleriyle ilgili davaların istisnasız her birinin adem-i takib veya beraetle neticelenmesidir. Risale-i Nur hakkında rapor veren ehl-i vukuflar daima tek noktada Risale-i Nur'un bu memleket için pek faydalı ilmî, ahlâkî eserler olduğunu, siyasî gayelerden uzak, maddî menfaati nazara almayan bir Kur'an tefsiri bulunduğu noktasında ittifak etmişlerdir. Vukufsuz, garazkâr bir iki ehl-i vukufun mahkemeler tarafından kabul edilmemiş olan raporları konumuzun dışında kalır. Yine Türk Adliyesinin yurdun muhtelif yerlerinde verdikleri müteaddid adem-i takib ve beraetlerle Nur talebelerine yapılan tarîkatçılık,
Yükleniyor...