ve bedeviyane ve vahşiyane o kanuna karşı; ayn-ı adalet ve hakikat

وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى

olan nass-ı kat'îsiyle Kur'an-ı Hakîm'in bir kanun-u esasîsi ve muhabbet ve uhuvvet-i hakikiyeyi temin eden ve bu millet-i İslâmiyeyi ve memleketi büyük tehlikeden kurtaran bu kanun-u esasî ki: Birisinin hatasıyla başkası mes'ul olamaz. Kardeşi de olsa, taifesi de olsa, partisi de olsa o cinayete şerik sayılmaz. Olsa olsa o cinayete bir nevi tarafgirlikle yalnız manevî günahkâr olur. Âhirette cezasını görür; resmen ve kanunen mes'ul olamaz. Eğer bu kanun-u esasî çabuk düstur-u esasî yapılmazsa, hayat-ı içtimaiye-i beşeriye, iki harb-i umumînin gösterdiği tahribatın emsaliyle esfel-i safilîn olan vahşi irticaa düşecek.

İşte Kur'anın bu kanun-u esasîsine irtica namını veren bedbahtlar, vahşet ve bedevilik dehşetli bir kanun-u esasîsi olarak kabul ettikleri şimdiki öylelerinin siyasetinin bir nokta-i istinadı şudur ki: "Cemaatin selâmeti için ferd feda edilir. Vatanın selâmeti için eşhasın hukuku nazara alınmaz. Devletin siyasetinin selâmeti için cüz'î zulümler nazara

Yükleniyor...