بِاسْمِه۪ مَنْ تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz ve vefadar ve fedakâr, sadık kardeşlerim!
Bu defa çok kıymetdar ve fevkalme'mul manevî hediyenizden küçücük üç-dört mes'ele hatıra geldi:
Birincisi:
Üçüncü Keramet-i Aleviye'de, risalelerde yalnız iki zeyl vardır demesi, risale şekline girmiş olan zeyillere zeyl diyor. Sair zeyiller ise; hâtimeler, ilâveler, haşiyeler hükmünde görmüştür.
İkincisi:
İki Âyet-ül Kübra'nın vird-i ekberinde -hatırıma gelmediği halde- ehemmiyetli kısımlarını Yirminci Mektub ile Otuzikinci Söz, bana ihtiyaç bırakmayacak derecede beyan ve tercüme ettiklerinden, niyet ve va'dettiğim halde tercümesinde istihdam edilmedim.
Üçüncüsü:
Risale-i Nur'un benden ayrılması ve ben de daire-i tenviriyesinden uzak düştüğümden, bu havali ve Eskişehir gibi sair yerleri de onun ehemmiyetli ve lüzumlu bir kısım hakikatlarından hissedar etmek için, inayet-i İlahiye, -yeni yazılıyor gibi- tekrar ile o kısım hakikatların, fakat letafetli başka tarzlarda izah edilmelerinde âdeta ihtiyarım olmadan beni istimal ettiğini bildim, çok şükrettim.
Bu defa hediyelerinize mukabil elimden gelseydi yalnız maddî fiatına göre herbir risaleye on lira ve Yirmibeşinci Söz'e yirmibeş altun belki elmas ve Yirmidokuzuncu Söz'e yirmidokuz yakut verirdim. Öyle ise, verilmiş gibi kabul ediniz. Evet tevafukta muvaffakıyetli olan kalem-i Alevî, Keramet-i Aleviye'ye göze görünür güzel bir delil göstermiş. Yüzbin mâşâallah. Hüsrev'in çok şirin ve fevkalâde yazdığı Hastalar Lem'ası ile Esma-i Sitte Lem'ası, benim nazarımda elmasla yaldızlı yazılan ve onlar kadar uzun iki mektub-u sadakatmedar hükmünde bana göründü; Risale-i Nur'a çok ehemmiyetli hizmetlerini göz yaşıyla hatırlattı ve Firdevsî hediyenizdeki risalelerin harfleri adedince, Cenab-ı Erhamürrâhimîn sizlere rahmet, bereket, saadet ihsan eylesin. Âmîn.
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz ve vefadar ve fedakâr, sadık kardeşlerim!
Bu defa çok kıymetdar ve fevkalme'mul manevî hediyenizden küçücük üç-dört mes'ele hatıra geldi:
Birincisi:
Üçüncü Keramet-i Aleviye'de, risalelerde yalnız iki zeyl vardır demesi, risale şekline girmiş olan zeyillere zeyl diyor. Sair zeyiller ise; hâtimeler, ilâveler, haşiyeler hükmünde görmüştür.
İkincisi:
İki Âyet-ül Kübra'nın vird-i ekberinde -hatırıma gelmediği halde- ehemmiyetli kısımlarını Yirminci Mektub ile Otuzikinci Söz, bana ihtiyaç bırakmayacak derecede beyan ve tercüme ettiklerinden, niyet ve va'dettiğim halde tercümesinde istihdam edilmedim.
Üçüncüsü:
Risale-i Nur'un benden ayrılması ve ben de daire-i tenviriyesinden uzak düştüğümden, bu havali ve Eskişehir gibi sair yerleri de onun ehemmiyetli ve lüzumlu bir kısım hakikatlarından hissedar etmek için, inayet-i İlahiye, -yeni yazılıyor gibi- tekrar ile o kısım hakikatların, fakat letafetli başka tarzlarda izah edilmelerinde âdeta ihtiyarım olmadan beni istimal ettiğini bildim, çok şükrettim.
Bu defa hediyelerinize mukabil elimden gelseydi yalnız maddî fiatına göre herbir risaleye on lira ve Yirmibeşinci Söz'e yirmibeş altun belki elmas ve Yirmidokuzuncu Söz'e yirmidokuz yakut verirdim. Öyle ise, verilmiş gibi kabul ediniz. Evet tevafukta muvaffakıyetli olan kalem-i Alevî, Keramet-i Aleviye'ye göze görünür güzel bir delil göstermiş. Yüzbin mâşâallah. Hüsrev'in çok şirin ve fevkalâde yazdığı Hastalar Lem'ası ile Esma-i Sitte Lem'ası, benim nazarımda elmasla yaldızlı yazılan ve onlar kadar uzun iki mektub-u sadakatmedar hükmünde bana göründü; Risale-i Nur'a çok ehemmiyetli hizmetlerini göz yaşıyla hatırlattı ve Firdevsî hediyenizdeki risalelerin harfleri adedince, Cenab-ı Erhamürrâhimîn sizlere rahmet, bereket, saadet ihsan eylesin. Âmîn.
Yükleniyor...