ve maddî hayat onun işlemesi ile kaimdir. Sekteye uğradığı zaman cesed de sukuta uğrar. Kezalik o latife-i Rabbaniye, âmâl ve ahval ve maneviyatın heyet-i mecmuasını hakikî bir nur-u hayat ile canlandırır, ışıklandırır; nur-u imanın sönmesiyle mahiyeti, meyyit-i gayr-ı müteharrik gibi bir heykelden ibaret kalır.
وَ عَلٰى سَمْعِهِمْ
de
عَلٰى
nın tekrarı, kalb ile sem'a vurulan hâtemlerin herbirisi müstakil bir nevi delaile ait olduğuna işarettir. Evet kalbin hatmi, delail-i kalbiye ve vicdaniyeye aittir. Sem'in hatmi, delail-i nakliye ve hariciyeye aittir. Ve keza her iki hatmin bir cinsten olmadığına bir remizdir.
S- Kalb ile basarın cem' sîgasıyla, sem'in müfred suretinde zikirlerinde ne gibi bir hikmet vardır?
C- Kalb ile basarın taalluk ettikleri şeyler mütehalif, yolları mütebayin, delilleri mütefavit, talim ve telkin edicileri mütenevvidir. Sem' ise, kalb ve basarın hilafına, masdardır. İşittiren ferddir. Cemaatin işittikleri, ferddir. İşiten ferd, ferd olur. Bunun için müfred olarak iki cem'in arasına düşmüştür.
S- Kalbden sonra tercihan sem'in zikredilmesi neye binaendir?
C- Melekât ve malûmat-ı kalbiye, alelekser kulak penceresinden kalbe girerler. Bu itibarla sem', kalbe yakındır. Ve aynı zamanda, cihat-ı sitteden malûmat aldığı cihetle kalbe benziyor. Zira göz yalnız ön ciheti görür. Bunlar ise her tarafı görürler.
وَ عَلٰى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ
de, üslûbun tağyiriyle, cümle-i fiiliyeye tercihan cümle-i ismiyenin ihtiyar edilmesi, basar ile görünen delillerin sabit olduklarına; kalb veya sem' ile alınan deliller ise, müteceddid ve gayr-ı sabit olduklarına işarettir.
S-
خَتَمَ
ile
غِشَاوَةٌ
arasında ne fark vardır ki;
خَتَمَ اللّٰهُ
isnad edilmiştir,
غِشَاوَةٌ
isnadsız bırakılmıştır?
C-
خَتَمَ
Allah tarafından onların kesblerine bir cezadır.
غِشَاوَةٌ
ise, Allah tarafından olmayıp, onların meksûbudur.
وَ عَلٰى سَمْعِهِمْ
de
عَلٰى
nın tekrarı, kalb ile sem'a vurulan hâtemlerin herbirisi müstakil bir nevi delaile ait olduğuna işarettir. Evet kalbin hatmi, delail-i kalbiye ve vicdaniyeye aittir. Sem'in hatmi, delail-i nakliye ve hariciyeye aittir. Ve keza her iki hatmin bir cinsten olmadığına bir remizdir.
S- Kalb ile basarın cem' sîgasıyla, sem'in müfred suretinde zikirlerinde ne gibi bir hikmet vardır?
C- Kalb ile basarın taalluk ettikleri şeyler mütehalif, yolları mütebayin, delilleri mütefavit, talim ve telkin edicileri mütenevvidir. Sem' ise, kalb ve basarın hilafına, masdardır. İşittiren ferddir. Cemaatin işittikleri, ferddir. İşiten ferd, ferd olur. Bunun için müfred olarak iki cem'in arasına düşmüştür.
S- Kalbden sonra tercihan sem'in zikredilmesi neye binaendir?
C- Melekât ve malûmat-ı kalbiye, alelekser kulak penceresinden kalbe girerler. Bu itibarla sem', kalbe yakındır. Ve aynı zamanda, cihat-ı sitteden malûmat aldığı cihetle kalbe benziyor. Zira göz yalnız ön ciheti görür. Bunlar ise her tarafı görürler.
وَ عَلٰى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ
de, üslûbun tağyiriyle, cümle-i fiiliyeye tercihan cümle-i ismiyenin ihtiyar edilmesi, basar ile görünen delillerin sabit olduklarına; kalb veya sem' ile alınan deliller ise, müteceddid ve gayr-ı sabit olduklarına işarettir.
S-
خَتَمَ
ile
غِشَاوَةٌ
arasında ne fark vardır ki;
خَتَمَ اللّٰهُ
isnad edilmiştir,
غِشَاوَةٌ
isnadsız bırakılmıştır?
C-
خَتَمَ
Allah tarafından onların kesblerine bir cezadır.
غِشَاوَةٌ
ise, Allah tarafından olmayıp, onların meksûbudur.
Yükleniyor...