Yani: "İbarelerimiz ayrı ayrı ise de, hüsnün birdir. Hepsi de o hüsne işaret ediyorlar."

İkinci Misal:

الٓمٓ ٭ ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ ف۪يهِ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ

olan âyet-i kerimedir. Bu âyette maksad-ı esas, Kur'anın yüksekliğini göstermektir. Ve bu maksadı takviye eden,

الٓمٓ، ذٰلِكَ، الْكِتَاب، لَا رَيْبَ ف۪يهِ

kayıdlarıdır. Evet bu kayıdlar, istinad ettikleri pek ince ve gizli delillerine işaret etmekle beraber, o maksadın takviyesine koşuyorlar.

Ezcümle:

الٓمٓ

kasem olduğu cihetle Kur'anın azametine ve altında müstetir, gizli o mezkûr letaif cihetiyle de davanın isbatına işaret eder. Ve keza

ذٰلِكَ

zât ile sıfâtı gösteren bir işaret olması itibariyle hem Kur'anın azametine, hem azameti isbat eden sıfât-ı kemaliyeye işaret eder. Ve keza

ذٰلِكَ

işaret-i hissiyeye mahsus iken, işaret-i akliyede kullanılması, ta'zim ve ehemmiyeti ifade ettiği gibi, makul olan Kur'anı mahsûs suretinde göstermesi, Kur'anı ezhan ve enzarın nazar-ı dikkatine arzetmekle, tesettürü îcab eden hile, za'fiyet ve sair çirkin şeylerden münezzeh olduğunu izhar ve itiraf ettirmektir. Ve keza

ذٰلِكَ

nin

ل

vasıtasıyla ifade ettiği bu'd, Kur'anın kemaline delalet eden ulüvv-ü rütbesine işarettir. Ve keza

الْكِتَاب

daki

ال

hasr-ı örfîyi ifade ettiğinden, Kur'anın azametine ve başka kitabların mehasinini cem'etmekle onların fevkinde olduğuna işarettir. Ve keza "kitab" tabiri, ehl-i kıraat ve kitabetten olmayan bir ümminin mahsulü olmadığına işarettir. Ve keza

لَا رَيْبَ ف۪يهِ

, zamirinin her iki


Yükleniyor...