sür'ati beyan edilen Hazret-i Süleyman'ın mu'cizesine yaklaşıyor.
5- Kıraç ve kumlu yerlerden suları çıkartan santrafüj âleti,
اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ
âyetiyle işaret edilen Hazret-i Musa'nın (A.S.) asâsından ders almıştır.
6- Tecrübeler sayesinde ve telahuk-u efkâr ile husule gelen terakkiyat-ı tıbbiye, Hazret-i İsa'nın (A.S.) mu'cizesinin ilhamatındandır. Hakikaten şu mu'cizeler ile bu terakkiyat arasında pek büyük münasebet ve muvafakat vardır. Evet dikkat eden adam, bilâ-tereddüd o mu'cizeler bu terakkiyata birer mikyas ve nümunelerdir diye hükmeder. Ve keza
يَا نَارُ كُون۪ى بَرْدًا وَ سَلَامًا
âyet-i kerimesinin delaletine göre, Hazret-i İbrahim ateşe atıldığı zaman, ateşin harareti bürudete inkılab etmesi; beşerin keşfettiği yakıcı olmayan mertebe-i nâriyeye örnek ve me'hazdir.
7-
لَوْلَٓا اَنْ رَاٰ بُرْهَانَ رَبِّه۪
âyet-i kerimesinin -bir kavle göre- işaret ettiği gibi, Hazret-i Yusuf'un (A.S.) Ken'an'da bulunan babasının timsalini görür görmez Zeliha'dan geri çekilmesi; ve kervanları Mısır'dan avdet ettiğinde Hazret-i Ya'kub'un
اِنّ۪ى لَاَجِدُ ر۪يحَ يُوسُفَ
yani "Ben Yusuf'un kokusunu alıyorum" demesi; ve bir ifritin Hazret-i Süleyman'a "Gözünü açıp yummazdan evvel Belkıs'ın tahtını getiririm" demesine işaret eden
اَنَا اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَ
âyet-i kerimesi; pek uzak mesafelerden celb-i savt, suret vesaire gibi beşerin keşfettiği veya edeceği icadata nümune ve me'hazdirler.
8- Hazret-i Süleyman'a kuş dilini öğrettik manasında
عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ
olan âyet-i kerime; beşerin keşfiyatından radyo, papağan, güvercin gibi âlât ve hayvanların konuşmalarına ve mühim işlerde kullanılmasına me'hazdir. Ve hâkeza beşerin henüz keşfedemediği
5- Kıraç ve kumlu yerlerden suları çıkartan santrafüj âleti,
اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ
âyetiyle işaret edilen Hazret-i Musa'nın (A.S.) asâsından ders almıştır.
6- Tecrübeler sayesinde ve telahuk-u efkâr ile husule gelen terakkiyat-ı tıbbiye, Hazret-i İsa'nın (A.S.) mu'cizesinin ilhamatındandır. Hakikaten şu mu'cizeler ile bu terakkiyat arasında pek büyük münasebet ve muvafakat vardır. Evet dikkat eden adam, bilâ-tereddüd o mu'cizeler bu terakkiyata birer mikyas ve nümunelerdir diye hükmeder. Ve keza
يَا نَارُ كُون۪ى بَرْدًا وَ سَلَامًا
âyet-i kerimesinin delaletine göre, Hazret-i İbrahim ateşe atıldığı zaman, ateşin harareti bürudete inkılab etmesi; beşerin keşfettiği yakıcı olmayan mertebe-i nâriyeye örnek ve me'hazdir.
7-
لَوْلَٓا اَنْ رَاٰ بُرْهَانَ رَبِّه۪
âyet-i kerimesinin -bir kavle göre- işaret ettiği gibi, Hazret-i Yusuf'un (A.S.) Ken'an'da bulunan babasının timsalini görür görmez Zeliha'dan geri çekilmesi; ve kervanları Mısır'dan avdet ettiğinde Hazret-i Ya'kub'un
اِنّ۪ى لَاَجِدُ ر۪يحَ يُوسُفَ
yani "Ben Yusuf'un kokusunu alıyorum" demesi; ve bir ifritin Hazret-i Süleyman'a "Gözünü açıp yummazdan evvel Belkıs'ın tahtını getiririm" demesine işaret eden
اَنَا اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَ
âyet-i kerimesi; pek uzak mesafelerden celb-i savt, suret vesaire gibi beşerin keşfettiği veya edeceği icadata nümune ve me'hazdirler.
8- Hazret-i Süleyman'a kuş dilini öğrettik manasında
عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ
olan âyet-i kerime; beşerin keşfiyatından radyo, papağan, güvercin gibi âlât ve hayvanların konuşmalarına ve mühim işlerde kullanılmasına me'hazdir. Ve hâkeza beşerin henüz keşfedemediği
Yükleniyor...