tefekkürü lâzımdır. Buna göre
ثُمَّ
ile
اِسْتَوٰى
arasında
اِعْلَمُٓوا وَ تَفَكَّرُوا
mukadderdir. Takdir-i kelâm:
ثُمَّ اِعْلَمُوا وَ تَفَكَّرُوا اَنَّهُ اسْتَوٰى
ilââhirdir.
Üçüncü Mes'ele:
سَبْعَ
kelimesi hakkındadır.
Ey arkadaş! Semavatın dokuz tabakadan ibaret olduğu, eski hikmetin hurafelerinden biridir. Onların o hurafevari fikirleri, efkâr-ı âmmeyi istila etmişti. Hattâ bazı müfessirler, bazı âyetlerin zahirini onların mezheblerine meylettirmişlerdir. Hikmet-i cedide ise, feza denilen şu boşlukta yalnız yıldızların muallak bir vaziyette durmakta olduklarına kaildir. Bunların mezhebinden, semavatın inkârı çıkıyor. Ve bu iki hikmetin birisi ifrata varmışsa da ötekisi tefritte kalmıştır. Şeriat ise, Cenab-ı Hakk'ın yedi tabakadan ibaret semavatı halketmiş olduğuna hâkimdir ve yıldızların da balık gibi o semalar denizlerinde yüzmekte olduklarına kaildir. Hadîs ise, semanın
مَوْجٌ مَكْفُوفٌ
den ibaret bulunduğunu emrediyor. Şu hak olan mezhebin, altı mukaddeme ile tahkikatını yapacağız.
Birinci Mukaddeme:
Şu geniş boşluğun esîr ile dolu olduğu, fennen ve hikmeten sabittir.
İkinci Mukaddeme:
Ecram-ı ulviyenin kanunlarını rabteden ve ziya ve hararetin emsalini neşr ve nakleden fezayı doldurmuş bir madde mevcuddur.
Üçüncü Mukaddeme:
Madde-i esîriyenin yine esîr olarak kalmak şartıyla, sair maddeler gibi muhtelif teşekkülâtı ve ayrı ayrı nevi'leri vardır. Buhar ile su ve buzun teşekkülâtları gibi.
Dördüncü Mukaddeme:
Ecram-ı ulviyeye dikkat edilirse, tabakaları arasında muhalefet görünür. Evet yeni teşekküle ve in'ikada başlamış milyarlarca yıldızlardan ibaret Kehkeşan ile anılan tabaka-i esîriye, sabit yıldızların tabakasına muhaliftir. Bu da manzume-i şemsiyenin tabakasına ve hâkeza yedi tabakaya kadar birbirine muhalif tabakalar vardır.
Beşinci Mukaddeme:
Araştırmalar neticesinde sabit olmuştur ki: Bir maddede teşkil, tanzim, tesviyeler vaki' olursa, birbirine muhalif
ثُمَّ
ile
اِسْتَوٰى
arasında
اِعْلَمُٓوا وَ تَفَكَّرُوا
mukadderdir. Takdir-i kelâm:
ثُمَّ اِعْلَمُوا وَ تَفَكَّرُوا اَنَّهُ اسْتَوٰى
ilââhirdir.
Üçüncü Mes'ele:
سَبْعَ
kelimesi hakkındadır.
Ey arkadaş! Semavatın dokuz tabakadan ibaret olduğu, eski hikmetin hurafelerinden biridir. Onların o hurafevari fikirleri, efkâr-ı âmmeyi istila etmişti. Hattâ bazı müfessirler, bazı âyetlerin zahirini onların mezheblerine meylettirmişlerdir. Hikmet-i cedide ise, feza denilen şu boşlukta yalnız yıldızların muallak bir vaziyette durmakta olduklarına kaildir. Bunların mezhebinden, semavatın inkârı çıkıyor. Ve bu iki hikmetin birisi ifrata varmışsa da ötekisi tefritte kalmıştır. Şeriat ise, Cenab-ı Hakk'ın yedi tabakadan ibaret semavatı halketmiş olduğuna hâkimdir ve yıldızların da balık gibi o semalar denizlerinde yüzmekte olduklarına kaildir. Hadîs ise, semanın
مَوْجٌ مَكْفُوفٌ
den ibaret bulunduğunu emrediyor. Şu hak olan mezhebin, altı mukaddeme ile tahkikatını yapacağız.
Birinci Mukaddeme:
Şu geniş boşluğun esîr ile dolu olduğu, fennen ve hikmeten sabittir.
İkinci Mukaddeme:
Ecram-ı ulviyenin kanunlarını rabteden ve ziya ve hararetin emsalini neşr ve nakleden fezayı doldurmuş bir madde mevcuddur.
Üçüncü Mukaddeme:
Madde-i esîriyenin yine esîr olarak kalmak şartıyla, sair maddeler gibi muhtelif teşekkülâtı ve ayrı ayrı nevi'leri vardır. Buhar ile su ve buzun teşekkülâtları gibi.
Dördüncü Mukaddeme:
Ecram-ı ulviyeye dikkat edilirse, tabakaları arasında muhalefet görünür. Evet yeni teşekküle ve in'ikada başlamış milyarlarca yıldızlardan ibaret Kehkeşan ile anılan tabaka-i esîriye, sabit yıldızların tabakasına muhaliftir. Bu da manzume-i şemsiyenin tabakasına ve hâkeza yedi tabakaya kadar birbirine muhalif tabakalar vardır.
Beşinci Mukaddeme:
Araştırmalar neticesinde sabit olmuştur ki: Bir maddede teşkil, tanzim, tesviyeler vaki' olursa, birbirine muhalif
Yükleniyor...