bilmek, ikinci bir hayatın olacağına da zihni ikna' ve icbar eder. Hal böyle iken, cahil telakki ettiğin o kâfirler, âlimler sırasına dâhildirler.

كُنْتُمْ

deki hitabdan, onların âlem-i zerratta dahi bir nevi vücud ve taayyünleri olduğu anlaşılıyor. Yoksa o zerrat, tesadüf ile rastgele muayyen cisimleri teşkil edemez.

اَمْوَاتًا

tabiri,

لَمْ يَكُنْ شَيْئًا مَذْكُورًا

nin mealine îmadır.

فَاَحْيَاكُمْ

: Bu

ف

takib ve ittisali ifade eder. Yani, mâkabliyle mâba'dinin arasında mesafe olmayacaktır. Halbuki burada, mevt ile hayat arasında uzun bir mesafe vardır. Evet fakat bu

ف

, Sâni'i isbat eden delillerin menşeine işarettir ki; o zerratın hiçbir vasıta ve esbab olmaksızın cemadiyetten hayvaniyete def'aten intikal etmesi, zihni Sâni'i ikrar etmeye mecbur eder. Ve keza o zerrat, mevat halinde iken vaziyetleri sabit olmadığından, şe'nleri ve iktizaları, fasılasız takibdir.

S-

اَحْيَاكُمْ

ün yerine ne için

صِرْتُمْ اَحْيَٓاءً

denilmemiştir?

C-

اَحْيَاكُمْ

, hayatın Cenab-ı Hak tarafından i'ta edildiğine sarahaten delalet eder.

صِرْتُمْ اَحْيَٓاءً

de o delalet yoktur. Yalnız "Hayat sahibi oldunuz" manasına delalet eder.

ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ

: Bunun yerine

تَمُوتُونَ

zikredilmemesi; mevtin, kaderin takdiriyle, kudretin büyük bir tasarrufu olduğuna işarettir. Evet ömr-ü tabiîsini bitirip sonra ölenler pek azdır. Kısm-ı a'zamı, ömr-ü tabiîsi esnasında ölürler. Demek mevt, tabiî bir netice değildir; ancak cesedin inhilaliyle dağılmasından ibarettir, yoksa ruhun fenasıyla değildir. Mevt ile cesed dağılır, ruh bâki kalır.

ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ

: Mâkabliyle mâba'di arasında bu'd-u mesafeyi ifade eden

ثُمَّ

, imate ile ikinci ihya arasında kocaman âlem-i berzahın fâsıla olduğuna işarettir.

Yükleniyor...