istihya mahalli, "darb" olurdu. Halbuki istihyanın mahalli, "baûda"dır.

مَثَلاً

: Bundan murad, temsilin hâsiyeti olan aklî bir şeyi, hissî bir şeyle ve aslı olmayan mevhum birşeyi muhakkak ve mevcud olan bir şeyle ve gaib olan birşeyi, hazır bir şeyle tasvir etmektir.

مَثَلاً

deki tenkirden anlaşılır ki, burada medar-ı nazar, bizzât meselin zâtıdır, sıfatları değildir. Sıfatları ise makamın iktizasına veya mümessel-i lehin haline havale edilmiştir.

مَا

tamimi ifade ettiğinden, kaidenin umumî olduğuna işarettir ki, cevab yalnız onların itiraz ettikleri şeye münhasır kalmasın.

بَعُوضَةً

: Pek çok küçük ve hakir şeyler ve hayvanlar bulunduğu halde baûdanın tahsisi, ind-el bülega temsil için istimali çok olduğuna binaendir.

فَمَا فَوْقَهَا

Yani: Kıymet ve belâgatça baûdanın (sinek) mâfevki veya küçüklükte baûdanın madûnu veyahud hem kıymette hem küçüklükte baûdanın madûnu olan şeyler. Fakat

مَا فَوْقَهَا

tabiri, küçük şeyin belâgatça daha garib, hilkatçe daha acib olduğuna işarettir.

فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ وَ اَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلاً

Bu cümlenin evvelki cümleden teferru' ve teşa'ub ettiğini ifade eden

ف

, bu cümleyi her iki şıkkıyla intac eden zımnî ve gizli bir delile

Yükleniyor...