eşcara müştemil olan yerlerdir; ve en latifi, nebatları arasında suların mecrası olan bahçelerdir; ve en kâmil kısmı, ağaçlarının arasında akan nehirlerinin çoklukla bulunmasıdır. Kur'an-ı Kerim bu kısma
تَجْر۪ى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ
cümlesiyle işaret etmiştir.
Meskenden sonra insanın en fazla muhtaç olduğu; cismanî lezzetlerden yiyecek, içecektir. Bu kısma da,
نَهْر، جَنّة
kelimeleriyle işaret edilmiştir. Sonra rızkın en ekmeli, me'luf olan kısımdır ki, derece-i kıymeti bilinsin. Meyvelerin lezzeti, teceddüd ve tebeddülündedir. Lezzetin en safisi, hazır ve yakın olanıdır ve en lezizi, amelinin ücreti olduğunu bilmektir. Kur'an-ı Kerim bu kısma da
كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ
cümlesiyle işaret etmiştir.
مِنْ قَبْلُ
: Yani "Bundan önce yediğimiz meyvelerdir veya dünyada yediğimiz meyvelerdir." Çünki Cennet'in meyveleri birbirine benzediği gibi, dünya meyvelerine de zahiren benzerler.
وَ اُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهًا
: Yani rızıkları birbirine müteşabih olarak getirilir. Hadîste de vârid olduğuna göre, Cennet'in meyveleri renkçe birdir; amma tatları, taamları bir değildir. Bu cümlede meçhul sîgasıyla zikredilen
اُتُوا
kelimesinden anlaşıldığı gibi, rızkın insana götürülmesi, büyük bir şeref ve keramete delalet ettiğinden, büyük bir lezzeti intac ediyor.
وَ لَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ
: Mesken ve me'kelden sonra insanın en ziyade muhtaç olduğu, eşidir. Bu ihtiyacının Cennet'te temin edilmiş olduğuna, bu cümle ile işaret edilmiştir. Evet insan bir refikaya veya bir refike muhtaçtır ki, tarafeyn aralarında, hayatlarına lâzım olan şeyleri muavenet suretiyle yapabilsinler ve rahmetten neş'et eden muhabbet iktizasıyla, yekdiğerinin zahmetlerini tahfif etsinler ve gamlı,
تَجْر۪ى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ
cümlesiyle işaret etmiştir.
Meskenden sonra insanın en fazla muhtaç olduğu; cismanî lezzetlerden yiyecek, içecektir. Bu kısma da,
نَهْر، جَنّة
kelimeleriyle işaret edilmiştir. Sonra rızkın en ekmeli, me'luf olan kısımdır ki, derece-i kıymeti bilinsin. Meyvelerin lezzeti, teceddüd ve tebeddülündedir. Lezzetin en safisi, hazır ve yakın olanıdır ve en lezizi, amelinin ücreti olduğunu bilmektir. Kur'an-ı Kerim bu kısma da
كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ
cümlesiyle işaret etmiştir.
مِنْ قَبْلُ
: Yani "Bundan önce yediğimiz meyvelerdir veya dünyada yediğimiz meyvelerdir." Çünki Cennet'in meyveleri birbirine benzediği gibi, dünya meyvelerine de zahiren benzerler.
وَ اُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهًا
: Yani rızıkları birbirine müteşabih olarak getirilir. Hadîste de vârid olduğuna göre, Cennet'in meyveleri renkçe birdir; amma tatları, taamları bir değildir. Bu cümlede meçhul sîgasıyla zikredilen
اُتُوا
kelimesinden anlaşıldığı gibi, rızkın insana götürülmesi, büyük bir şeref ve keramete delalet ettiğinden, büyük bir lezzeti intac ediyor.
وَ لَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ
: Mesken ve me'kelden sonra insanın en ziyade muhtaç olduğu, eşidir. Bu ihtiyacının Cennet'te temin edilmiş olduğuna, bu cümle ile işaret edilmiştir. Evet insan bir refikaya veya bir refike muhtaçtır ki, tarafeyn aralarında, hayatlarına lâzım olan şeyleri muavenet suretiyle yapabilsinler ve rahmetten neş'et eden muhabbet iktizasıyla, yekdiğerinin zahmetlerini tahfif etsinler ve gamlı,
Yükleniyor...