Ve "Mâlik-i Yevmiddin" cümlesi ise, haşri tasrih ediyor. Çünki "Yevmiddin" yani; din günü ve ceza günü ve maneviyat günü demek. Nasıl dünya, maddiyat ve maddî harekâtın ve amellerinin günüdür. Elbette o harekâtın neticelerini ve o hizmetlerinin ücretlerini ve o maneviyatın semeratlarını belki o fâniyat ve zâilatın bâki ve daimî eserlerini ve âlem-i misal sinemasıyla ve fotoğrafıyla alınan umum o fâniyat ve zâillerin sahife-i amellerini gösterecek ve neşredecek bir gün gelecektir, diye ifade ediyor.

Bismillah, Elhamdülillah cümleleri gibi Kur'anda ekserî yerlerinde böyle dört unsur-u esasiye içinde görünebilir. Meselâ:

اِنَّٓا اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ

bir sadef gibi bu dört cevahir içindedir. Dikkat etsen görürsün. "Biz sana verdik Kevser'i." Yani Zât-ı Zülcelal seni nübüvvetle ve maddî-manevî temin-i adaletle müşerref ettiği gibi, Cennet'te Kevser'i ihsan ediyor.

Ey sâil! Pek uzun hakikati kısa kesip bu üç misali minval ve mekik yap; üstünde o münasebat ve işaratı dokumaya başla. Biz de şimdi Bismillah'tan başlıyoruz. İzahı, tafsili Risale-i Nur ve Birinci Söz ve Besmele Lem'asına ve sair Risale-i Nur'daki Bismillah'ın hakikatlerine dair hüccetlerine havale edip, yalnız nazm itibariyle küçük bir îma ederiz. Şöyle ki:

Bismillah güneş gibidir. Başkalarını tenvir ettiği gibi, kendini de gösteriyor. Her nefes ve her dakika ruhlar ona hava ve su gibi muhtaç olduğundan, onun hakikatını herkesin ruhu hisseder. Kalb ve hayal bilmese de ehemmiyeti yok. Onun için beyan ve tariften müstağnidir.

Harfler ve cüzlerinden evvelâ (

بَا

) nın fenn-i sarfça bir manası istianedir. Bir mana-yı örfîsi teberrük manası olmasından, bu (

بَا

) nın merci-i müteallikı kendi manasından çıkan

اَسْتَع۪ينُ

ve

اَتَيَمَّنُ

fiillerine bağlanıyor. Veyahut Bismillah'taki perdesinde

قُلْ

(söyle) den çıkan

اِقْرَاْ

(oku) fiiline

Yükleniyor...