manasını ifade ettiğinden tevhide işaret ediyor. Yani, yalnız Onun ismiyle başla ve meded al. Ve Rahman isminde adaletin nizamına ve rahmetin cilvelerine işaret var. Çünki muhtelif, karmakarışık mevcudat, intizamı ile güzelleşmiş. Ve rahmetin cilvelerine mazhar olabilir. Ve Rahîm'de haşre işaret var. Çünki manasında hem afvetmek, hem rahmet ve şefkat etmek ve bu fâni dünyada o dört mana hakikati ile umumî bir surette görünmediğinden, elbette bir diyar-ı âherde o manalar tamamıyla tezahür edebilir. Hem rahmet ve şefkatin hakikatı, dirilmemek üzere ölmekle kabil-i tevfik değildir. Demek Rahîm'deki şefkat, parmağını Cennet'e uzatmış gösteriyor.

Şimdi

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ اْلعَالَم۪ينَ ٭ مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِ

e bakınız.

"Elhamdülillah"da uluhiyetin zahir işaratı var. Çünki bütün hamd Allah'a mahsustur. Uluhiyeti gösterdiği gibi, tevhidi de gösteriyor. Evet, "lillah"daki "lâm" ilm-i sarfça bir manası ihtisas ve istihkaktır. "Elhamdü"deki "elif lâm" bir manası istiğraktır. Demek bütün hamdler Allah'a mahsustur. Demek tevhidi, kat'î ifade ediyor.

"Rabb-il Âlemîn" lafzında hem adalete, hem nübüvvete işaret var. Çünki onsekiz bin âlemin zerreden ve zerrelerden, sineklerden tut, tâ bin defa zeminden büyük seyyareler ve yıldızlara kadar gayet mükemmel bir müvazene, bir intizam, bir mükemmel terbiye, gayet mükemmel bir adalet-i kübrayı gösteriyor.

Nübüvvete işareti ise: Madem nev'-i beşerin fıtrî kuvvelerine sair hayvanat gibi hadd konulmamış, ondan tecavüzat çıkmış. Hem insan maddî olduğu gibi, maneviyat cihetinde de bütün kâinatla alâkadar olmasından, hilkat-i kâinattaki hikmet-i âliye-i beşeriyeti, nizam ve intizam altında olan çekirdek hükmünde olan istidadatı inkişaf ettirmekle emanet-i kübra vazifesini yapmak cihetiyle nübüvvet zarurîdir ki, "Rabb-il Âlemîn"deki "Âlemîn" içindeki yüksek makamını bulabilsin ve halife-i zemin olup melaikeye rüchaniyetini gösterebilsin.

Yükleniyor...