içinde idim. Şimdi hem manevî ihtarla, hem mezkûr hiss-i kabl-el vuku' ile, hem meydandaki Risale-i Nur'un galebe ve serbestiyeti ile tahakkuk etti ki: Risale-i Nur'daki hakikat-ı ihlas, rıza-yı İlahîden başka hiçbir şeye âlet ve tâbi' olamaz ve Kur'andan başka hiçbir nokta-i istinadı olmadığını isbat etmek için o acib halet-i ruhiye verilmiş.
Said Nursî
* * *
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Meyve'nin Dördüncü Mes'elesindeki bir hakikatın izahını Eski Said'in âfâka bakmak damarıyla ve bana hizmet eden kâtibin Ramazan başlarında bayram alâmetini şarkta bir hâdisenin tesiriyle heyecanla demesi ve bu Ramazan-ı Şerif'teki kıymetdar vakitleri radyonun malayaniyatıyla zayi' etmemesi için manen kalbime kaç defa ihtar edildi ki; o geniş ve karışık fırtınalı hakikatın kısaca zararlarını beyan eyle. Ben de gayet muhtasar bazı işaretler nev'inde, Risale-i Nur şakirdlerinin meraklarını ta'dil etmek niyetiyle beyan ediyorum. Fakat hem mes'ele çok geniş, vaktim de dar, hâlim de perişan olmasından, anlamasında zahmet çekeceksiniz, zekâvetinize güveniyorum.
Meyve'nin o Dördüncü Mes'elesinde denilmiş ki: "Dünya siyasetine karışmadığımın sebebi: O geniş ve büyük dairede vazife az ve küçük olmakla beraber, cazibedarlık cihetiyle meraklıları kendiyle meşgul eder; hakikî ve büyük vazifelerini onlara unutturur veya noksan bıraktırır; hem her halde bir tarafgirlik meylini verir, zalimlerin zulümlerini hoş görür, şerik olur" mealinde orada denilmiştir.
Şimdi ben de derim ki: Merak yüzünden ve âfâkî hâdisatın verdiği sarhoşane gafletten zevk alan bîçareler! Eğer insanın fıtratındaki merak, insaniyet damarıyla sizin farz ve lâzım vazifeniz zararına, o hâdise o geniş boğuşmalara sevkediyor. Bu da bir ihtiyac-ı manevîdir, fıtrîdir derseniz ben de derim:
Kat'iyyen biliniz ki: İnsanın çok mu'cizatlı hilkatine merak etmeyip, dikkat etmeyerek iki başlı veya üç ayaklı bir insan görse kemal-i merakla temaşasına daldığı gibi, aynen bu asırda nev'-i beşerin muvakkat ve fâni, tahribçi geniş hâdiseleri ve zemin yüzünde
Said Nursî
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Meyve'nin Dördüncü Mes'elesindeki bir hakikatın izahını Eski Said'in âfâka bakmak damarıyla ve bana hizmet eden kâtibin Ramazan başlarında bayram alâmetini şarkta bir hâdisenin tesiriyle heyecanla demesi ve bu Ramazan-ı Şerif'teki kıymetdar vakitleri radyonun malayaniyatıyla zayi' etmemesi için manen kalbime kaç defa ihtar edildi ki; o geniş ve karışık fırtınalı hakikatın kısaca zararlarını beyan eyle. Ben de gayet muhtasar bazı işaretler nev'inde, Risale-i Nur şakirdlerinin meraklarını ta'dil etmek niyetiyle beyan ediyorum. Fakat hem mes'ele çok geniş, vaktim de dar, hâlim de perişan olmasından, anlamasında zahmet çekeceksiniz, zekâvetinize güveniyorum.
Meyve'nin o Dördüncü Mes'elesinde denilmiş ki: "Dünya siyasetine karışmadığımın sebebi: O geniş ve büyük dairede vazife az ve küçük olmakla beraber, cazibedarlık cihetiyle meraklıları kendiyle meşgul eder; hakikî ve büyük vazifelerini onlara unutturur veya noksan bıraktırır; hem her halde bir tarafgirlik meylini verir, zalimlerin zulümlerini hoş görür, şerik olur" mealinde orada denilmiştir.
Şimdi ben de derim ki: Merak yüzünden ve âfâkî hâdisatın verdiği sarhoşane gafletten zevk alan bîçareler! Eğer insanın fıtratındaki merak, insaniyet damarıyla sizin farz ve lâzım vazifeniz zararına, o hâdise o geniş boğuşmalara sevkediyor. Bu da bir ihtiyac-ı manevîdir, fıtrîdir derseniz ben de derim:
Kat'iyyen biliniz ki: İnsanın çok mu'cizatlı hilkatine merak etmeyip, dikkat etmeyerek iki başlı veya üç ayaklı bir insan görse kemal-i merakla temaşasına daldığı gibi, aynen bu asırda nev'-i beşerin muvakkat ve fâni, tahribçi geniş hâdiseleri ve zemin yüzünde
Yükleniyor...