beş tayyare pek aşağıda uçup benim faytonumu bildikleri için etrafımda iki defa dönmeleri, ikinci gün başka bir tarafa, çok görünmeyen gizli bir dere tarafına faytonla giderken aşağıda uçan beş tayyareyi birşey arıyor gibi gördük; anladık ki, bizi arıyorlar. Yine aynen evvelki gün gibi, o beş tayyare etrafımızda ve kasaba üstünde gezip, odamıza girdiğimiz zaman onların da gitmeleri kuvvetli bir emaredir ki, bir habbe yüz kubbe yapılmış. Burada böyle manasız, evham yüzünden bana eziyet verilmesi ve Medreset-üz Zehra'nın kahramanlarına buraya nisbeten bu üç senede on dereceden yalnız bir derece eziyet verilmek cihetiyle, Isparta hükûmetine ve adliyesine teşekkürümü ve minnetdarlığımı ve onların verdiği eziyetleri de helâl ettiğimi bildirirsiniz.

Sâlisen:

Bu defaki musibette, her vakit olduğu gibi yine kaderin adaletine ve inayet-i İlahiyenin feyzine baktım, gördüm ki: Sair vilayete nisbeten bir derece Nur'dan geri kalan ve Nur dairesine de yakın bulunan Kütahya ve adliyesini ve hükûmetini Denizli, Kastamonu gibi Risale-i Nur'la alâkadar etmek... Evet, ne kadar fikri ve vazifesi aleyhimizde olsa da, herhalde kalbi, ruhu Risale-i Nur'dan imanı cihetinde büyük istifade etmek ve Nurculara da sevab kazandırmak hikmetiyle o vilayete gönderildi. Kader-i İlahî dahi bana bir şefkat tokadı olarak, dâhiliye vekili Erzurum'lu ve hemşehrim ve Afyon Valisi (Antalya'lı) ve şimdiye kadar bana ilişmemesi cihetiyle demiştim: "Gerçi serbest oldum, şimdi böyle insaflı bir vali buldum, Emirdağı'ndan gitmeyeceğim" diye bir nevi sevinç ve ihtiyatsızlığımın cezası olarak, o iki adamın elleriyle kader-i İlahî bana tokat vurdu, adalet etti.

* * *


Afyon Valisi, emniyet müdürü ve buradaki heyetiyle mes'elemize dair Ankara'ya yazmışlar ki: "Cem'iyetçilik, tarîkatçılık gibi mes'eleler yok. Fakat Said Nursî'nin onun sözüyle kendini feda edecek ikiyüzbin Nurcu kardeşleri var." diye başka bir cihette yine hükûmete büyük bir evham vermişler. Fakat onların bu yazmasında, Nur'a ve Nurculara bir faide ve benim şahsıma da belki bir zarar ihtimali var. Faidenin bir ciheti şudur ki: Bu kadar ağır şerait içinde öyle demir gibi sarsılmaz bir hakikat var ki; ikiyüz bin Türk ruhunu ona feda edecek o hakikatın müşterisi bulunur. Bu noktada, zaîf imanlı olanlar imanını kuvvetlendirir. Ehl-i siyaset de ve imanını kaybedenler onlara ilişmekten korkarlar, daha çabuk taarruz edemezler. Bana zararı ise -Cenab-ı Hak Hâfız'dır- beni çürütmek ve kardeşlerimi benden kaçırmak ve kardeşliğimizi kırmak için, şeytanın

Yükleniyor...