ediniz, Kur'anın bu derece esrarına çalışanlara ilişmeyiniz!" Şimdi ise o karışık vaziyeti hiç münasib değil. Çünki o rumuzat ve tevafukata, yirmiden ancak birisi muhtaç olur, anlar. İçindeki öteki risalelere yirmiden ondokuzu muhtaç olup anlayabilir.
.........
Buradaki Nur şakirdleri diyorlar ki: "Mu'cizeli Kur'anımıza üç sene Denizli'li kardeşlerimiz baktılar; onlar müsaade etsinler, biz de üç ay bakacağız. Hem buradan İstanbul'a muhabere edip fotoğrafla Hizb-i Nuriye, Hizb-i Kur'aniye gibi tab'ına çalışacağız."
* * *
İstanbul'daki Amerika sefiri vasıtasıyla Amerika'daki müslüman heyetine Zülfikar'ı ve bir Asâ-yı Musa'yı göndermesini isteyen o dostumuz ve kardeşimize deyiniz ki: Sefirlerin kafası siyasetle meşgul olduğundan ve Risale-i Nur siyasetle alâkası olmadığından, siyasî bir kafa çabuk takdir edemiyor. Hem Risale-i Nur, müşterileri aramaz; müşteriler onu aramalı, yalvarmalı. Amerika, buranın en küçük bir havadisini merakla takib ettiği halde; buranın en büyük bir hâdisesi olan Risale-i Nur'u elbette arayacaktır. Bundan sonra her mes'elemizde emir, Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsini temsil eden has şakirdlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir re'yim var.
Umum kardeşlerimize binler selâm ve selâmetlerine dua eden ve dualarını isteyen kardeşiniz...
* * *
Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür ediyoruz ki; Medreset-üz Zehra'nın erkânları, hakikî bir tesanüd ve sarsılmaz bir ittihad kerametiyle, bütün müşkilâta ve manialara galebe edip Nur'un elmas Zülfikar'larını ve hârika mu'cizatlı hüccetlerini muhtaçlara yetiştirmeğe muvaffak oluyorlar. Bu neticeye mukabil çektiğimiz zahmet bin derece ziyade olsa da ucuzdur, ehemmiyeti yoktur.
Kardeşimiz Re'fet'in mektubunda Münevvere, Nazmiye, Saime namında üç masumun üç ayda eliften başlayıp Kur'an-ı Hakîm'i hatmetmeğe muvaffak olmalarından ve Kur'an dersiyle beraber Nur hakikatlarını ve hakaik-i imaniyeyi masumane, müştakane dinlemeleri için onları ve üstadlarını ve peder ve vâlidelerini tebrik ediyoruz. Münevvere ve Nazmiye, Abdülbâki ve Mehmed Celal'in Nur hizmetinde noksan kalan vazifelerini inşâallah tekmil edecekler.
.........
Buradaki Nur şakirdleri diyorlar ki: "Mu'cizeli Kur'anımıza üç sene Denizli'li kardeşlerimiz baktılar; onlar müsaade etsinler, biz de üç ay bakacağız. Hem buradan İstanbul'a muhabere edip fotoğrafla Hizb-i Nuriye, Hizb-i Kur'aniye gibi tab'ına çalışacağız."
İstanbul'daki Amerika sefiri vasıtasıyla Amerika'daki müslüman heyetine Zülfikar'ı ve bir Asâ-yı Musa'yı göndermesini isteyen o dostumuz ve kardeşimize deyiniz ki: Sefirlerin kafası siyasetle meşgul olduğundan ve Risale-i Nur siyasetle alâkası olmadığından, siyasî bir kafa çabuk takdir edemiyor. Hem Risale-i Nur, müşterileri aramaz; müşteriler onu aramalı, yalvarmalı. Amerika, buranın en küçük bir havadisini merakla takib ettiği halde; buranın en büyük bir hâdisesi olan Risale-i Nur'u elbette arayacaktır. Bundan sonra her mes'elemizde emir, Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsini temsil eden has şakirdlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir re'yim var.
Umum kardeşlerimize binler selâm ve selâmetlerine dua eden ve dualarını isteyen kardeşiniz...
Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür ediyoruz ki; Medreset-üz Zehra'nın erkânları, hakikî bir tesanüd ve sarsılmaz bir ittihad kerametiyle, bütün müşkilâta ve manialara galebe edip Nur'un elmas Zülfikar'larını ve hârika mu'cizatlı hüccetlerini muhtaçlara yetiştirmeğe muvaffak oluyorlar. Bu neticeye mukabil çektiğimiz zahmet bin derece ziyade olsa da ucuzdur, ehemmiyeti yoktur.
Kardeşimiz Re'fet'in mektubunda Münevvere, Nazmiye, Saime namında üç masumun üç ayda eliften başlayıp Kur'an-ı Hakîm'i hatmetmeğe muvaffak olmalarından ve Kur'an dersiyle beraber Nur hakikatlarını ve hakaik-i imaniyeyi masumane, müştakane dinlemeleri için onları ve üstadlarını ve peder ve vâlidelerini tebrik ediyoruz. Münevvere ve Nazmiye, Abdülbâki ve Mehmed Celal'in Nur hizmetinde noksan kalan vazifelerini inşâallah tekmil edecekler.
Yükleniyor...