Bu yakınlarda Üstadımızın yanına ehemmiyetli iki miralay (ikisi de jandarma kumandanlarından), bir de ehemmiyetli bir meb'us (partinin müfettişlerinden) Üstad'ın yanına geldiler. Uzun bir sohbetten sonra, üçü de kemal-i teslimiyetle, Üstad'a dostluğa karar verdiler. Ve birisi şimdiden Risale-i Nur talebesi olmuş. O meb'us (müfettiş-i umumî), Eski Said'in dostu imiş. Gittikten sonra haber aldık ki; bu zâtın vasıtasıyla eski dâhiliye vekili ve şimdi partinin kâtib-i umumîsi olan Hilmi Bey, bilhâssa hususî olarak Üstad'ın ziyaretine gelecek ve dostane bir surette görüşecek. Onun için Üstad da size gönderdiğimiz bu sureti aynen onun eline vermek, o mevzuda konuşmak için kaleme alınmış. Daha o gelmeden bera-yı malûmat size göndermeye Üstad bize izin verdi.

Hem Re'fet Bey'in mübarek mahdumu Hüsnü'nün küçük risalesinin âhirine duasını yazdı, onu da leffen gönderiyoruz. Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür olsun ki; hem Nurcu, hem ciddî dost, hem mütedeyyin bir kaymakam, şimdi buraya kaymakam olmuş. Eskide size gönderilen "Dâhiliye Vekili ile bir hasbihal" namındaki parçayı dahi gönderiyoruz. Onu da Üstad ona okuyacak.

* * *


Kahraman Nazif'in ve Yakub Cemal'in, şimal-i garbîde üç devletin Kur'anı kabul etmesi Zülfikar'ın intişarına tevafuku; ve geçen sene, Zülfikar çıkarsa, dâhilen ve haricen büyük fütuhata vesile olacak hükmünü tasdik etmesi büyük bir fâl-i hayırdır diye biz de o iki kardeşimizin kanaatına iştirak ediyoruz. Bu fırtınalı ve ilhadlı asırda, biri gizli Alman, üçü aşikâr devletlerin, beşerin bu asırda Kur'ana şiddet-i ihtiyacını hissetmesi ve bilfiil kabul etmesi büyük bir hâdise-i Kur'aniyedir. Değil üç devlet, belki yalnız on meşhur adam, on feylesof dahi -birden- uzak memleketlerde Kur'anı tasdik etmesi, bizlere ve âlem-i İslâm'a büyük bir müjde ve avam-ı ehl-i imana büyük bir kuvve-i maneviye temin eder.

Risale-i Nur'un Yirmidokuzuncu Mektub'unda Hücumat-ı Sitte ve Zeyli ve İşarat-ı Seb'a ve Telvihat-ı Tis'a gibi risalelerin rumuzat-ı Kur'aniye ve tevafukat-ı Nuriyeye karışık bir surette bulunmasının hikmeti, mahkemeler ve ehl-i vukufun susturulmasına ve bizi onlarla mes'ul etmemesine bir vesile olmaktı. Güya o rumuzat, o derin ince mes'eleler, lisan-ı hal ile onlara demiş: "İnsaf

Yükleniyor...