Mümtaz ve dâhî bir şahsiyetin, zâtının tereşşuhu ve âyinesi hükmünde olan bu üç cebheden, sıdk ve doğruluğun, fazilet ve hakkaniyetin nuru aksederse, şek ve şübhe kalmaz ki o zât; vazife, mazhariyet, ahlâk ve fazilet gibi insanî kemalâtın evc-i bâlâsına, en güzel noktasına doğru kanat açıp gidiyor demektir.

Öyle ise sevgili kardeş! Yalnız -başka değil- insaf ve adaleti, iz'an ve mantığı, akıl ve hikmeti beraber alarak gel; şu asrı, şu zamanı ve bütün ukûlü kendisiyle meşgul eden bedî' efkârı, bedî' eserleri ve bedî' tavır ve hareketleriyle Bedîüzzaman olan Said Nursî'yi tedkik eyle. Merhum Sultan Abdülhamid Han zamanından beri devam edegelen mücahedesine, muhtelif hayat safhalarına "Risale-i Nur" adı altında milyonlar nüshası, dâhil ve hâriçte intişar eden eserlerine ve milyonları aşan talebelerine ve onu alkışlayan, davasını tasdik, hizmetini takdir eden ehl-i akıl ve ehl-i ilmin binler beyanatlarına geniş ve hakikatlı bir dûrbîn ile birden bak; göreceksin ki: Allah'a abd ve Hazret-i Peygambere ümmet olarak Kur'an ve iman hizmetinde bulunmanın, nur-u imanı âfak-ı cihana izn-i İlahî ile ilân etmenin eşsiz bir nümunesini gösteren, a'zamî ihlas

Yükleniyor...