Kur'an'ın bir dereceye kadar nidalarını taklide çalışmaları, ayrıca bir zevk u letafet ihsas ediyor.
Nur deryasını görmeyen bazı kimseler müştakane soruyorlar ki: Mensub bulunduğunuz Nur eczahanesinde ne gibi mualecat var ve asıl mevzuları nedir? Evvelce bu suale karşı Risalet-ün Nur'u mümkün ise, birer birer göstermeye, değilse aklım erdiği kadar söylemeye mecbur idim. Şimdi ise, Risalet-ün Nur'un yüzde on nisbetinde mevzuunu mümkün mertebe ifadeye hazırım. Ve nîm bir fihristini andırır Yirmiyedinci Mektub'u veriyor ve bildiriyorum. Cüz'î-küllî maksadımı bildirebiliyorum. Nurların ekser aksamı vücuda geldikten sonra Yirmiyedinci Mektub âdeta işaret tabancası gibi endaht edildi. Ve hem de Nur deryasının askerleri beyninde, bir nevi müsabaka vazifesini de gördü. Her müntesib meşher-i Nur'a, az-çok hünerini döktü.
Sabri
* * *
(Sabri'nin fıkrasıdır)
Eyyühe-l Üstad!
Îd-i saîd-i fıtrînizi tebrik ve bilvesile dest ü damen-i kerimanelerini öperim.
Efendim, her an Nurlar ile tegaddi eden ruh-u âcizanem, yine evvelki cuma günü mugaddi bir nura muntazır iken, Yirmidokuzuncu Mektub'un Üçüncü Kısmını ihsan ve irsal buyurulmakla fakir talebeniz müşerref ve müstefid ve minnetdar kalmıştır. Bir saatlik misafir kalan bu eser-i kıymetdar ve manidarı hemen Abdullah götürdü. O rü'ya-misal gördüğüm eserin, bir haftadan beri dimağımdaki kıymetdar nakışlarını ve manidar meallerini, aczim dolayısıyla ifade edebilmeye iktidarım yok.
Şu kadar arzedebileceğim ki; bu bürhanî, senedî, şuhudî velhasıl kâffe-i esbab-ı sübutiyesi aslında münderic ve müştemil bulunan kıymetdar eser, umum Risale-i Nur ve Mektubat-ün Nur'un güneş-misal i'cazları, âlemleri hayrette bırakan kerametleri, dost ve düşmanın itiraf ve takdirini kazanan âsâr-ı sâbıka-i nuraniyenin ne kadar güzellikleri ve meziyetleri varsa, sanki bu kısımda içtima etmiş. Ve yahut şöyle diyebileceğim ki, her ne zaman nurlardan bir risale görsem, bu gibi veyahut daha ziyade bir zevk-i hakikî ve sürur-u
Nur deryasını görmeyen bazı kimseler müştakane soruyorlar ki: Mensub bulunduğunuz Nur eczahanesinde ne gibi mualecat var ve asıl mevzuları nedir? Evvelce bu suale karşı Risalet-ün Nur'u mümkün ise, birer birer göstermeye, değilse aklım erdiği kadar söylemeye mecbur idim. Şimdi ise, Risalet-ün Nur'un yüzde on nisbetinde mevzuunu mümkün mertebe ifadeye hazırım. Ve nîm bir fihristini andırır Yirmiyedinci Mektub'u veriyor ve bildiriyorum. Cüz'î-küllî maksadımı bildirebiliyorum. Nurların ekser aksamı vücuda geldikten sonra Yirmiyedinci Mektub âdeta işaret tabancası gibi endaht edildi. Ve hem de Nur deryasının askerleri beyninde, bir nevi müsabaka vazifesini de gördü. Her müntesib meşher-i Nur'a, az-çok hünerini döktü.
Sabri
(Sabri'nin fıkrasıdır)
Eyyühe-l Üstad!
Îd-i saîd-i fıtrînizi tebrik ve bilvesile dest ü damen-i kerimanelerini öperim.
Efendim, her an Nurlar ile tegaddi eden ruh-u âcizanem, yine evvelki cuma günü mugaddi bir nura muntazır iken, Yirmidokuzuncu Mektub'un Üçüncü Kısmını ihsan ve irsal buyurulmakla fakir talebeniz müşerref ve müstefid ve minnetdar kalmıştır. Bir saatlik misafir kalan bu eser-i kıymetdar ve manidarı hemen Abdullah götürdü. O rü'ya-misal gördüğüm eserin, bir haftadan beri dimağımdaki kıymetdar nakışlarını ve manidar meallerini, aczim dolayısıyla ifade edebilmeye iktidarım yok.
Şu kadar arzedebileceğim ki; bu bürhanî, senedî, şuhudî velhasıl kâffe-i esbab-ı sübutiyesi aslında münderic ve müştemil bulunan kıymetdar eser, umum Risale-i Nur ve Mektubat-ün Nur'un güneş-misal i'cazları, âlemleri hayrette bırakan kerametleri, dost ve düşmanın itiraf ve takdirini kazanan âsâr-ı sâbıka-i nuraniyenin ne kadar güzellikleri ve meziyetleri varsa, sanki bu kısımda içtima etmiş. Ve yahut şöyle diyebileceğim ki, her ne zaman nurlardan bir risale görsem, bu gibi veyahut daha ziyade bir zevk-i hakikî ve sürur-u
Yükleniyor...