bütün fezayıh ve i'tisaflarıma rağmen, tevessül ettikçe bana fazlından verdiği mazhariyetin kıymetini takdir etmek, ona şükür eylemek şöyle dursun, bilakis küfran-ı nimet, defaatle nakz-ı ahd, irtikâb-ı kizb ü hıyanet eylediğim için, derin kasavete, kesif zulmete, müdhiş dalalete (hakkıyla) maruz kalan kalbimin, ruhumun aldığı müzmin ve münkis yarayı tedavi çaresini taharri yolunda aklımı, zevkimi kaybetmiş, âdeta çılgın bir hale girmiştim.
Başvurduğum her tabib-i manevîden aldığım ilâçlar, yaramı tedaviye, aklımı iknaa, lehfemi iskâta kâfi gelmedi. Bizzarure
قُلْ يَا عِبَادِىَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ
âyet-i celilesinin mefhumuna tevessülen, me'luf olduğum denaetlerden mütehassıl koyu lekeleri kal' u tathire ve tarîk-ı Hak'ta sebata muin olacak bir rehberi ararken, ortada hiçbir sebeb-i zahirî olmadığı halde, memleketimden Kastamonu'ya nefyim şübhesiz, nefsime giran gelmiş ve hattâ ye's ü teessüfe kapılmıştım. Bilmiyordum ki bu nefyim ile
وَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَعَسٰٓى اَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ٭ فَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللّٰهُ ف۪يهِ خَيْرًا كَث۪يرًا
âyetlerinin sırrına mazhar edecek ve iltiyamı ümid ve imkânsız gördüğüm manevî yaralarımın tedavisine muktedir doktorların ve yanlarındaki kuvvetli mualecenin eserini, varlığını ve ism-i Hayy ve Hakîm'in cilvesini şefkaten göstermek suretiyle, bana minnet üstünde minnet-i uhrevî yapmak içindir. Bu mülevves ahlâkımla ben neciyim ki, bu ihsan-ı azîme nâil olayım diye şaştım. Fakat lehülhamdü velminne
مَنْ طَلَبَن۪ى وَجَدَن۪ى ٭ وَكَانَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَح۪يمًا ٭ يَجِدِ اللّٰهَ غَفُورًا رَح۪يمًا
gibi işarat-ı celile hatırıma gelmekle, bir derece müteselli oldum.
Ey yaramın doktoru! Ve ey dalalet uçurumunda yuvarlanan ruhumun halaskârı! Ve ey İlahî ve kudsî yolların rehberi!
Başvurduğum her tabib-i manevîden aldığım ilâçlar, yaramı tedaviye, aklımı iknaa, lehfemi iskâta kâfi gelmedi. Bizzarure
قُلْ يَا عِبَادِىَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ
âyet-i celilesinin mefhumuna tevessülen, me'luf olduğum denaetlerden mütehassıl koyu lekeleri kal' u tathire ve tarîk-ı Hak'ta sebata muin olacak bir rehberi ararken, ortada hiçbir sebeb-i zahirî olmadığı halde, memleketimden Kastamonu'ya nefyim şübhesiz, nefsime giran gelmiş ve hattâ ye's ü teessüfe kapılmıştım. Bilmiyordum ki bu nefyim ile
وَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَعَسٰٓى اَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ٭ فَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللّٰهُ ف۪يهِ خَيْرًا كَث۪يرًا
âyetlerinin sırrına mazhar edecek ve iltiyamı ümid ve imkânsız gördüğüm manevî yaralarımın tedavisine muktedir doktorların ve yanlarındaki kuvvetli mualecenin eserini, varlığını ve ism-i Hayy ve Hakîm'in cilvesini şefkaten göstermek suretiyle, bana minnet üstünde minnet-i uhrevî yapmak içindir. Bu mülevves ahlâkımla ben neciyim ki, bu ihsan-ı azîme nâil olayım diye şaştım. Fakat lehülhamdü velminne
مَنْ طَلَبَن۪ى وَجَدَن۪ى ٭ وَكَانَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَح۪يمًا ٭ يَجِدِ اللّٰهَ غَفُورًا رَح۪يمًا
gibi işarat-ı celile hatırıma gelmekle, bir derece müteselli oldum.
Ey yaramın doktoru! Ve ey dalalet uçurumunda yuvarlanan ruhumun halaskârı! Ve ey İlahî ve kudsî yolların rehberi!
Yükleniyor...