(tenvinler vakf olmadığından sayılırlar) makam-ı cifrîsi, bin ikiyüz ellialtı (1256) tarihini göstermekle, bu asırda ve bu zamandaki İslâmiyetin inhisafını, bir asır evvel ihzar eden mukaddematına bakarak,

وَ دَاعِيًا اِلَى اللّٰهِ

kelimesi yüz doksanbir (191) ederek Risale-i Nur'un bir hakikî ismi olan Bedîüzzaman'ın makam-ı cifrîsi bulunan yüz doksanbir (191) adedine tam tamına tevafukla îma eder ki; Risale-i Nur dahi, o inhisaf içinde bir "dâî-i ilallah"tır.

بِاِذْنِه۪ وَ سِرَاجًا مُن۪يرًا

{(Haşiye-2): (Tenvinler elif sayılır) makamı (1330) edip, Risale-i Nur'un fâtihası olan İşarat-ül İ'caz tefsirinin zuhur tarihine ve (

سِرَاجًا مُن۪يرًا

) eğer birinci tenvin sayılsa (1380) ederek, yirmibir sene sonra Risale-i Nur küre-i zemini ışıklandıracak bir sirac-ı münevver olacağına remzeder inşâallah... Risale-i Nur talebelerinden Tahsin}


ve yalnız

سِرَاجًا مُن۪يرًا

kelimesi ise, tam tamına Risale-i Nur'un bir ismi olan "Siracünnur"a lafzen ve manen ve cifren tevafukla bakar.

مُن۪يرًا

daki "mim", "ye",

النُّورِ

daki şeddeli "nun"a mukabildir.

Evet İmam-ı Ali (R.A.) keramet-i gaybiyesinde, Risale-i Nur'a "Siracünnur" namını vermesi, bu âyetin bu fıkrasından mülhemdir denilebilir ve çekinmeyerek deriz.

وَ بَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ

cümlesi, (şedde sayılmak cihetiyle), makam-ı cifrîsiyle bin üçyüz ellidokuz (1359) tarihini göstermekle,

Yükleniyor...