Hem bir vakit bir padişah sarhoş olur, çocukların içine girer, onları vükela ve ümera-yı askeriye zanneder. Şâhane emir verir, çocukların hoşuna gider, iyi itaat ettiklerinden güzelce bir eğlence yapar.

İşte küfür bir divaneliktir, dalalet bir sarhoşluktur, gaflet bir sersemliktir ki; bâki meta' yerine fâni meta'ı alır. İşte şu sırdandır ki, ehl-i dalaletin hissiyatları şiddetlidir. İnadı, hırsı, hasedi gibi herşeyi şediddir. Bir dakika meraka değmeyen bir şeye, bir sene inad eder.

Evet küfrün divaneliğiyle, dalaletin sekriyle, gafletin şaşkınlığıyla fıtraten ebedî ve ebed müşterisi olan bir latife-i insaniye sukut eder; ebedî şeyler yerine fâni şeyler alır, yüksek fiyat verir. Fakat mü'minde dahi bir maraz-ı asabî bulunuyor veya maraz-ı kalbî var. O dahi ehl-i dalalet gibi, ehemmiyetsiz şeylere ziyade ehemmiyet verir. Lâkin çabuk kusurunu anlar, istiğfar eder, ısrar etmez.

رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَسِينَٓا اَوْ اَخْطَاْنَا

BEŞİNCİ MES'ELE:

Mühim bir sırr-ı âyet:

Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan mecmuu mu'cize olduğu gibi, her bir suresi dahi bir mu'cize, hattâ pek çok âyetlerin herbirisi birer mu'cize veya bir lem'a-yı i'cazı gösterir bir tarzdadır. Meselâ, Sahabeden bahseden âhir-i Sure-i Feth olan âyeti ki

مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ

dan başlar, bütün huruf-u hecaiyeyi tazammun etmekle beraber, sahabenin tabakat-ı meşhuresinin ki Ashab-ı Bedir, Şüheda-i Uhud, Ashab-ı Suffa, Ehl-i Biat-ı Rıdvan gibi şöhretgîr-i âlem tabakatın esmasının adedine işaret ediyor ve şu âyetten evvelki

هُوَ الَّذ۪ٓى اَرْسَلَ رَسُولَهُ

âyeti altmışüç harf olduğundan ömr-ü nebeviyeye işaret ettiği gibi, bahsettiğimiz âyetle beraber Ashab-ı Bedir ve Suffa ve Uhud ve Ehl-i Beyt-i Nebevî'nin adedini gösterir. İşte âhirdeki âyetin adedi ikiyüz altmıştır. Ashab-ı Bedir, Şüheda-yı Uhud ile beraber, Bedir


Yükleniyor...