Ramazan
{(Haşiye): Garibdir ki, Hulusi'nin bu sözünü belki yirmi defa tekrar etmişim. Süleyman gibi dostlar şahiddirler. Demek bir hakikat var ki, ikimizi böyle söyletmiş. Said}
bir an evvel bu isyankârların, kadir-nâşinasların elinden yakayı kurtarmaya çalışır vaziyette, sür'atle elimizden gitmektedir. İmam Ömer Efendi geçen sene, "Ramazanın Hikmetleri" eserinin, Ramazan ayı geçtikten sonra gelişinden, benim gibi müteessir olmuştu. Bu Ramazanın birinci cuma hutbesinde, ben de hazır olduğum halde, yüzlerce cemaate, bu nurlu hikmetlerden birkaçını hemen aynen okudu. Bu anda bu fakirde husule gelen şükür hislerini tarif edemeyeceğim.
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى
Hulusi
* * *
(Ahmed Hüsrev'in fıkrasıdır)
Sevgili Üstadım!
Bu fakir talebenize teselli veren mektubunuzu aldım ve ba'de-t takbil okudum. Ruhumda hasıl olan manevî yaraların ızdırabları ile çok müteellim olurdum. Herşeyden ziyade hürmet ettiğiniz ve ehemmiyeti dolayısıyla pek fazla itina ettiğiniz şeair-i diniyemize ve sizi severek, hâhişle fîsebilillah emirlerinize itaat ederek, size koşan talebelerinize sed çekmek suretiyle yapılan denaete ruhum sabredemiyordu. Bir an evvel Hâlıkına ulaşmak isteyen ruhumda, azîm bir galeyan hissediyordum. Diğer taraftan da sizden malûmat alamadığım için, ızdırabların altında fevkalhad eziliyordum. Zalimlerin kahrı için dergâh-ı İlahîye iltica etmekle teselli bulmak isterken, işte bu mektubunuz, kaza ve kadere razı olmak suretiyle teselli ihsan ediyordu. Ben de
سَمِعْنَا وَ اَطَعْنَا
diyerek kahr talebinde bulunmayı bırakıyorum.
Ey sevgili ve müşfik Üstadım! Her an duanıza muhtaç talebeniz, kendi hesabıma düşünürsem, ruhen bir parça istirahat ediyorum. Fakat Üstadım ve kardeşlerim hesabına düşünürsem, ızdırabım, ye'sim birden bine çıkıyor. Ruhum feveran ediyor. Yine Cenab-ı Hak hesabına, itaat etmek istemiyor.
{(Haşiye): Garibdir ki, Hulusi'nin bu sözünü belki yirmi defa tekrar etmişim. Süleyman gibi dostlar şahiddirler. Demek bir hakikat var ki, ikimizi böyle söyletmiş. Said}
bir an evvel bu isyankârların, kadir-nâşinasların elinden yakayı kurtarmaya çalışır vaziyette, sür'atle elimizden gitmektedir. İmam Ömer Efendi geçen sene, "Ramazanın Hikmetleri" eserinin, Ramazan ayı geçtikten sonra gelişinden, benim gibi müteessir olmuştu. Bu Ramazanın birinci cuma hutbesinde, ben de hazır olduğum halde, yüzlerce cemaate, bu nurlu hikmetlerden birkaçını hemen aynen okudu. Bu anda bu fakirde husule gelen şükür hislerini tarif edemeyeceğim.
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى
Hulusi
(Ahmed Hüsrev'in fıkrasıdır)
Sevgili Üstadım!
Bu fakir talebenize teselli veren mektubunuzu aldım ve ba'de-t takbil okudum. Ruhumda hasıl olan manevî yaraların ızdırabları ile çok müteellim olurdum. Herşeyden ziyade hürmet ettiğiniz ve ehemmiyeti dolayısıyla pek fazla itina ettiğiniz şeair-i diniyemize ve sizi severek, hâhişle fîsebilillah emirlerinize itaat ederek, size koşan talebelerinize sed çekmek suretiyle yapılan denaete ruhum sabredemiyordu. Bir an evvel Hâlıkına ulaşmak isteyen ruhumda, azîm bir galeyan hissediyordum. Diğer taraftan da sizden malûmat alamadığım için, ızdırabların altında fevkalhad eziliyordum. Zalimlerin kahrı için dergâh-ı İlahîye iltica etmekle teselli bulmak isterken, işte bu mektubunuz, kaza ve kadere razı olmak suretiyle teselli ihsan ediyordu. Ben de
سَمِعْنَا وَ اَطَعْنَا
diyerek kahr talebinde bulunmayı bırakıyorum.
Ey sevgili ve müşfik Üstadım! Her an duanıza muhtaç talebeniz, kendi hesabıma düşünürsem, ruhen bir parça istirahat ediyorum. Fakat Üstadım ve kardeşlerim hesabına düşünürsem, ızdırabım, ye'sim birden bine çıkıyor. Ruhum feveran ediyor. Yine Cenab-ı Hak hesabına, itaat etmek istemiyor.
Yükleniyor...