acz, fakr, şefkat, tefekkür tarîkıdır. Aziz ve muhterem Üstadımın tarif ve tavsiye ve irşad buyurdukları kestirme, Kur'anî ve nuranî caddedir. İnşâallah bu yoldan dönmem. Temenni ederim ki, hiç eksilmeyen ve vazife namı altında uhdeme tevdi' edilen işler, bu sene duanızla ve hayırlısıyla biraz azalır da, hakikî hizmete daha ziyade çalışırım.

وَمِنَ اللّٰهِ التَّوْف۪يقُ

Hulusi

* * *


(Sabri'nin fıkrasıdır)

Üstad-ı A'zam Efendim Hazretleri!

Bu defa hoş ve latif tevafukatıyla nuranî yolculara dest-i manevîsini uzatarak, ziyadar parmağıyla "Bizler başıboş, gelişigüzel serpilmiş şeyler değiliz. Belki müvazene-i tâmme ve tevafuk-u hakikiye ve bir kıyas-ı kat'iyye ile inkişaf ve temevvüc eden Kitab-ı Semaviye-i Kur'aniyenin misalsiz birer yıldızlarıyız." diyerek, bâlâsı zîrine, sağı soluna eyadi-i maneviyesiyle musafaha ve mukabele edercesine, tevafukatı müşahede edilen Kitab-ı Mübin'in lemaat ve tereşşuhatının tevafukatı, Onuncu Söz'de dahi müşahede edildi. Bu Söz'ün manidar ve hikmetdar tevafuk ve intizamları, sanki kemal-i hararetle yekdiğerine müştak ve mütehassir birkaç samimî ve ciddî kardeş ve arkadaşların vuslatları gibi, Kur'an-ı Azîmüşşan'ın her bir âyât ve kelâmı, taht-ı tasarrufuna aldığı kelime ve kelâmları, yine semavatın hadsiz elektrikleri olan yıldızlar gibi parlatarak, şu letafetleri ile, insaniyet tarifine tam dâhil olan zîşuuru mest ü hayran bırakıyor.

Şurası da şâyan-ı hayrettir ki: Şu mübarek Onuncu Söz, mevzuu olan haşir mes'ele-i mühimmesi, kâinatın hitam-ı ömrüne muallak ve mukadder olduğu gibi, Risalet-ün Nur arasında dahi, bu Söz'ün en son tevafukatını göstermesi de ayrıca bir tevafuktur diyorum. Cennet nehirleri demek olan Kur'anî nehirleri, enva'-ı türlü âvâzıyla coşkun coşkun aksın aksın ki; zaman-ı cahiliyet ve devr-i fetrette, son derece ihtiyaçlı olan akvam üzerlerine tulû' eden şümus-u Kur'aniyenin

Yükleniyor...