Bir misali de: Ergenlik ve rüşd çağına gelmiş bazı müslüman kız çocukları, üniversitede kendi vicdanına ve demokrasi kaidelerine dayanarak, Müslümanca örtünmelerini; büyük şamatalarla Türkiye’de sanki herşey değişiyor gibi bir davranış içerisinde görünen ilhad müdafii bir partinin genel başkanı günümüzde de görülmüştür.
Halbuki, bu tip adamların hangisini konuştursan, demokrasiyi, hürriyeti, insan haklarını, fikir ve vicdan özgürlüğünü müdafaa eder, tarafdarlığını da gösterirler. Öbür tarafda kendi anlayış, zihniyet ve mantıklarına göre dünyadaki mevcut demokrasilik uygulamalarını değil, kendi tinet ve zihniyetlerine göre demokrasiyi de, fikir ve vicdan hürriyetini de, laiklik prensiblerini de sadece ve sadece Atatürk ilke ve inkılabları çerçevesinde ve yalnız onun çizgisi içinde kabul ederler. Bilmem, dünyada, öyle bir demokrasi mefhumuna ve uygulamasına veya böylesi bir laiklik ilkesine rastlamak mümkün müdür?
Demokrasilik, milletin irade ve hâkimiyeti, fikir ve vicdan hürriyeti ise; bütün dünyada uygulanan şekli bugün Türkiye’dekinden başka tarzdadır. Çünki eğer bu adamlar, -dini ve İslâmiyeti bir an için bir tarafa bırakalım-gerçekten hakikî bir demokrasiye, bir millet iradesine inanmış ve kabul etmiş olsalardı; bugün bütün dünyada tatbik edilen bir şekli, hiç olmazsa o şeklin orta hallisi bir tarzını; ve nihayet o da bir insan, bir beşer olan ve kusur edebilen bir tek insanın hususî anlayış ve telakki tarzına feda etmezlerdi. Çünki hür fikirli insan, her şeyde hürdür ve hür olmalıdır. Demokrasî istiyen gerçek bir insan, onu her mesele için de ister. Yani millet eğer isterse Atatürk’ün ilkelerinin dışında da bir demokrasiyi gerçekleştirebilirler diyebilmelidirler. Aksi takdirde bunların savundukları bir demokrasilik mefhumu değildir. Olsa olsa, yine bazı vesileler ve aletlerle bir dikta rejiminin devamının tarafdarıdırlar.
Evet, bu adamlar eğer gerçekten samimi olarak komünist blok hariç ki oda teslim-i silah etti tüm dünyada tatbik edilen bir demokrasi şeklini hazmedip ve bu millete layık görüp isteselerdi, memleketimizde de aynı tarzda, hiç olmazsa yakın bir tarzının uygulama taraftarlığını yapacaklardı. Amma nerede?..
Lâkin kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın; bugün Türkiye Cumhuriyeti hudutları içerisinde yaşıyan insanımızın kendi dinine, Kur’ânına kalbden gelen tarafdarlığını -bilhassa bundan böyle- hiç bir kuvvet, dinsizce hiç bir anlayış sökemiyecek ve atamıyacaktır. Artık herkes bunu çok iyi gördü ve görüyor ve görecek...
Halbuki, bu tip adamların hangisini konuştursan, demokrasiyi, hürriyeti, insan haklarını, fikir ve vicdan özgürlüğünü müdafaa eder, tarafdarlığını da gösterirler. Öbür tarafda kendi anlayış, zihniyet ve mantıklarına göre dünyadaki mevcut demokrasilik uygulamalarını değil, kendi tinet ve zihniyetlerine göre demokrasiyi de, fikir ve vicdan hürriyetini de, laiklik prensiblerini de sadece ve sadece Atatürk ilke ve inkılabları çerçevesinde ve yalnız onun çizgisi içinde kabul ederler. Bilmem, dünyada, öyle bir demokrasi mefhumuna ve uygulamasına veya böylesi bir laiklik ilkesine rastlamak mümkün müdür?
Demokrasilik, milletin irade ve hâkimiyeti, fikir ve vicdan hürriyeti ise; bütün dünyada uygulanan şekli bugün Türkiye’dekinden başka tarzdadır. Çünki eğer bu adamlar, -dini ve İslâmiyeti bir an için bir tarafa bırakalım-gerçekten hakikî bir demokrasiye, bir millet iradesine inanmış ve kabul etmiş olsalardı; bugün bütün dünyada tatbik edilen bir şekli, hiç olmazsa o şeklin orta hallisi bir tarzını; ve nihayet o da bir insan, bir beşer olan ve kusur edebilen bir tek insanın hususî anlayış ve telakki tarzına feda etmezlerdi. Çünki hür fikirli insan, her şeyde hürdür ve hür olmalıdır. Demokrasî istiyen gerçek bir insan, onu her mesele için de ister. Yani millet eğer isterse Atatürk’ün ilkelerinin dışında da bir demokrasiyi gerçekleştirebilirler diyebilmelidirler. Aksi takdirde bunların savundukları bir demokrasilik mefhumu değildir. Olsa olsa, yine bazı vesileler ve aletlerle bir dikta rejiminin devamının tarafdarıdırlar.
Evet, bu adamlar eğer gerçekten samimi olarak komünist blok hariç ki oda teslim-i silah etti tüm dünyada tatbik edilen bir demokrasi şeklini hazmedip ve bu millete layık görüp isteselerdi, memleketimizde de aynı tarzda, hiç olmazsa yakın bir tarzının uygulama taraftarlığını yapacaklardı. Amma nerede?..
Lâkin kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın; bugün Türkiye Cumhuriyeti hudutları içerisinde yaşıyan insanımızın kendi dinine, Kur’ânına kalbden gelen tarafdarlığını -bilhassa bundan böyle- hiç bir kuvvet, dinsizce hiç bir anlayış sökemiyecek ve atamıyacaktır. Artık herkes bunu çok iyi gördü ve görüyor ve görecek...
Yükleniyor...