DİNİ SAHADA İNKİŞAF

Bu bölümün hakikatı ve büyük inkişafları şöylece arzedilebilir ki; Türkiye sathında açılan yüzlerce ımam-Hatip Mektepleri, Yüksek İslâm Enstitüleri, ılahiyat Fakülteleri, ıslami Araştırmalar Fakültesi, Edebiyat Fakülteleri.. Ve ayrıca hususî açılan yüzlerce-binlerce Kur’ân Kursları faktörleri ile, 1960-1987 arası -kesintili zamanlar hariç- bir çeyrek asır zaman zarfında büyük büyük inkişaflar olmuştur. ınkişaf eden bütün bu müsbet mânâların ana merkezi, enerji kaynağı ve ruhu ise; Türkiyenin her tarafında Nur talebelerinin himmet ve gayreti ve açtıkları binlerce hususî Nur dershaneleri ve Türkiye sathında her gün milyonların aşkla okuduğu Nur Risaleleridir.

Bugün artık Türkiye’nin, bilhassa gençlik kesiminde çok büyük çapta ve muazzam bir kitle halinde dinini öğrenmiş, imanını sağlama bağlamış, ıslam dinini tam iltizam etmiş insanları mevcuttur. Türkiye’de artık İslâm dinini müdafaa edecek, koruyacak; ve icabederse ecdadı gibi onun yolunda herşeyini feda edecek, İslâm dinini yaşayıp yaşatacak milyonlarca insan bulunmaktadır.

Her ne kadar Türkiye’de hâlâ dinsizce bir hayat yaşamak isteyen bir gurub insanın, zaman zaman Atatürk ilkelerini kendi dinsizliklerine siper ederek ve ona dayanarak dine ve dini yaşamak isteyenlere ilişmeleri eksik olmasa dahi!..

Ama bunlar da, herkes de iyice anladılar ve bildiler ki; artık Türkiye’de eskisi gibi cebir kuvvetiyle; dinî temayülü, dinî hayatı men’etmek veya zayıflatmak mümkin değildir. Bununla beraber bazı câhil siyasîler veya kasıtlı dine karşı münkir bazı zevzek herifler, mesela bir kız çocuğunun eşarp takmasına, başını örtmesine, namahrem vücudunun belli bölgelerini kapamasına tahammül edemiyerek, dinsizliğin katı taassubu adına “ırtica” diye bağırmaları da eksik olmayabilir.

Halbuki, bugün herkes, bilhassa aklı başında milliyetçi, hürriyetçi, demokrasi kaidelerini gerçek mânâda benimsemiş herkes biliyor ve anlıyor ki; Atatürk ilkeleri, yahut da laiklik mefhumu denilen şeyler, bugün dinsiz kesimin elinde bir maskedir. Yani onlar kendileri dinsizce yaşama tarzlarına bunu alet ederek, laikliği de, ilkeleri de kendi anlayışları doğrultusunda izah ediyorlar.

Bu meseleye bir misal olarak, mu’temed bazı zatlardan duyduğum bir hikâyeyi nakledeyim:

27 Mayıs ihtilalinin nöbetçi onbaşısı olan Cemal Gürsel, bir gün bir mecliste rakı içerken, yanındaki arkadaşlarına, içki bardağ’ını eline alarak demiştir ki: “Arkadaşlar! Bu Nurcular var ya, bir gün gelecek, bu bir bardak rakıyı da bize haram edecekler!..”

Yükleniyor...