MAHKEMELER
İkinci meselede, (Yanı, sadeleştirme mevzu’undan evvel)hülasasını yazdığımız iftira kampanyası sürerken, Nur talebeleri hakkında açılan da’valar ve mahkemeler de birbirini takib etmiş. Türkiye sathında, her yerde adeta bir fırtına, bir tûfan halini almıştı. 15.1944’den-27 Mayıs 1960 senesine kadar on dört senelik bir zamanda altmış beş mahkeme açılmış ve bütün bunlar Nur talebelerine ve Risale-i nura beraet ve iade kararı vermişken; 28.1960’dan-13 şubat 1965’e kadar dört senelik bir zaman zarfında ise; ınönü’nün Başbakan olduğu üç devre-i hükûmette, tam üçyüz elli iki (352) da’va açılmış ve beraet kazanmıştı.(197)
Buna göre, CHP’nin Milli şefi ve liderinin kumandasında yapılan gizli aşikâr tüm tedbir ve proğramlar suya düşmüş ve Risale-i Nur lehine dönüşmüştür. Risale-i Nur ve talebeleri ise, dimdik ayakta ve hizmetlerine devamda kaldılar.
1960-1965 arasındaki davalarda olduğu gibi, 1972’lere kadar yüzlerce mahkeme ve davalara avukat olarak müdafiî’ olarak giren, Avukat Bekir Berk’in büyük gayret ve himmetleri olmuştur. şahsî kusurlarına bakılmadan bu büyük gayretleri her zaman yâdedilecektir. Bu arada onun kadar olmasa da, fakat Risale-i Nur davası uğruna büyük hizmetleri sebkat eden Avukat Hüsameddin Akmumcu, Avukat Necdet Doğanata, Avukat Gültekin Sarıgül ve bunlardan önceki Üstâd’ın hayatında mahkemelere müdafi olarak giren 1944’de Avukat Ziya Sönmez ve 1948-49’da Avukat Ahmet’Hikmet Gönen ve Avukat Hulusî Bitlisi’lerin, 1950’den sonra da Avukat Abdurrahman Seref Laç, Avukat Seniyüddin Başak, Avukat M.Mihrî Helav’ların hep himmet ve gayretleri hürmetle, takdirle yadedilecektir.
(197) Risale-i Nur ve T. mahkemeleri, s: 191-205.
DEMOKRATLARIN UĞRADIĞI ZULÜM VE TECAVÜZLER
Demokrat iktidarının kabinesi, milletvekilleri ve bazı vali ve askerî kumandanlarının 27 Mayıs ıhtilalinde uğradıkları büyük zulümler ve tecavüzler hadisesi ve mevzuu, aslında bizim konumuzun dışındadır. Ancak bu adamların uğradıkları bu sebebsiz zulümlerin en büyük nedeni, onların düşmanlarınca, bunların dine ve dindarlara taviz vermeleridir. Dindarların başında ise, Türkiyede her zaman Nurcular başta gelmiştir. Dolayısıyla bunların uğradıkları zulümlerle bizim mevzuumuz arasında bir münasebet, bir bağlantı mevcuttur. Dolaylı olarak mevzuumuzu alakadar ettiği için, kısaca temas etmekte fayda olacaktır.
İkinci meselede, (Yanı, sadeleştirme mevzu’undan evvel)hülasasını yazdığımız iftira kampanyası sürerken, Nur talebeleri hakkında açılan da’valar ve mahkemeler de birbirini takib etmiş. Türkiye sathında, her yerde adeta bir fırtına, bir tûfan halini almıştı. 15.1944’den-27 Mayıs 1960 senesine kadar on dört senelik bir zamanda altmış beş mahkeme açılmış ve bütün bunlar Nur talebelerine ve Risale-i nura beraet ve iade kararı vermişken; 28.1960’dan-13 şubat 1965’e kadar dört senelik bir zaman zarfında ise; ınönü’nün Başbakan olduğu üç devre-i hükûmette, tam üçyüz elli iki (352) da’va açılmış ve beraet kazanmıştı.(197)
Buna göre, CHP’nin Milli şefi ve liderinin kumandasında yapılan gizli aşikâr tüm tedbir ve proğramlar suya düşmüş ve Risale-i Nur lehine dönüşmüştür. Risale-i Nur ve talebeleri ise, dimdik ayakta ve hizmetlerine devamda kaldılar.
1960-1965 arasındaki davalarda olduğu gibi, 1972’lere kadar yüzlerce mahkeme ve davalara avukat olarak müdafiî’ olarak giren, Avukat Bekir Berk’in büyük gayret ve himmetleri olmuştur. şahsî kusurlarına bakılmadan bu büyük gayretleri her zaman yâdedilecektir. Bu arada onun kadar olmasa da, fakat Risale-i Nur davası uğruna büyük hizmetleri sebkat eden Avukat Hüsameddin Akmumcu, Avukat Necdet Doğanata, Avukat Gültekin Sarıgül ve bunlardan önceki Üstâd’ın hayatında mahkemelere müdafi olarak giren 1944’de Avukat Ziya Sönmez ve 1948-49’da Avukat Ahmet’Hikmet Gönen ve Avukat Hulusî Bitlisi’lerin, 1950’den sonra da Avukat Abdurrahman Seref Laç, Avukat Seniyüddin Başak, Avukat M.Mihrî Helav’ların hep himmet ve gayretleri hürmetle, takdirle yadedilecektir.
(197) Risale-i Nur ve T. mahkemeleri, s: 191-205.
DEMOKRATLARIN UĞRADIĞI ZULÜM VE TECAVÜZLER
Demokrat iktidarının kabinesi, milletvekilleri ve bazı vali ve askerî kumandanlarının 27 Mayıs ıhtilalinde uğradıkları büyük zulümler ve tecavüzler hadisesi ve mevzuu, aslında bizim konumuzun dışındadır. Ancak bu adamların uğradıkları bu sebebsiz zulümlerin en büyük nedeni, onların düşmanlarınca, bunların dine ve dindarlara taviz vermeleridir. Dindarların başında ise, Türkiyede her zaman Nurcular başta gelmiştir. Dolayısıyla bunların uğradıkları zulümlerle bizim mevzuumuz arasında bir münasebet, bir bağlantı mevcuttur. Dolaylı olarak mevzuumuzu alakadar ettiği için, kısaca temas etmekte fayda olacaktır.
Yükleniyor...